Dünyevî işlerden oluşan ağırlıklardan şikâyet buyuruyor¬sunuz; doğrudur. Bir insan, dünyevî işlerden dolayı gâfil bir kalp ile öldüğü zaman bunun ahiretteki vebâli daha fazladır. Allâhü Te‘âlâ sizi ve bizi muhâfaza buyursun. Âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfleri tamamıyla tasdîk eden ârif zât içinde bulunduğu vakitlerinin çoğunu Allâh’ı anmaktan gafil bırak¬maz. En kıymetli şey olan îman ile dolu kalb evinizi bekçi nezâretinden uzak bırakmazsınız. Altmışa varmış bir ömür¬den sonra insan, âhiret yolculuğu için yeterince tedârikte bu¬lunmalıdır. Kendisini çoluk çocuk endîşesine veya mal yığıp çoğaltma arzusuna fedâ etmemelidir.
“Senin bu âlemdeki sermayen sadece bir kefenden iba¬rettir. Onu da ya götürürsün ya götüremezsin, endişeliyim.”
Peygamber (s.a.v.) Efendimiz:
“Ümmetimden yetmiş yaşına ulaşan pek azdır.” (Keşfü’l Hafâ) buyuruyor. Bunun üzerine ezelî kısmete rızâ gösterip gelmesi yaklaşan âhiret yolculuğu için hazır olmalı¬yız. Dâimâ âhireti ve ölümü düşünmeliyiz.
Peygamberimiz (s.a.v.)’in:
“Ölümü çokça hatırlayınız.” (Tirmizî) hadîs-i şerîfine itimad ederek tûl-i emel, mal ve mevkî’ hırsı, hased, kibir ve benzeri bâtınî hastalıkları tedâvî hususunda «tefekkür-i mevt» denilen ölümü düşünmenin vereceği faydaların pek büyük olduğunu İmâm Gazzâlî (r.a.) beyân buyurmuşlardır.
İnsanın ölümü düşünmekten kaçınması da bu karşılaş¬ma, yüzleşme korkusundan ileri gelir. Oysa hep dediğimiz gibi, “Korkunun ecele faydası yok.” Korkulan bazı şeyleri düşünmekten kaçınmak, onunla mutlaka yüzleşeceğimiz gerçeğini ortadan kaldırmıyor. İşte ölüm de böyle. Kur’ân-ı Kerîm’de ifade buyrulduğu üzere, “Her canlı ölümü tada¬caktır.” (Ankebut s. 57), “Sarp ve sağlam kalelere sığınsa bile!” (Nisa s. 78).
Mevlâm muvaffak buyursun.
(Muhammed Esad Erbili (k.s), Mektubat, s.131)