Mü’minûn sûresi, ikinci âyetinde; “Namazda huşû üzere
olan mü’minler.” “Namaz kılan kimsenin, kemâli tevazu’
ve tezellül ile Allâh’dan gayrısını kalbinden çıkarıp Cenâbı
Hakk’a yönelmesi ve huşûyu koruması” beyân buyurulmuştur.
Bu âyet-i celîlede: “Felaha nail olacak mü’minler şu
kimseler ki farz olan namazlarını edaya devam ederler.”
Mü’minûn sûresi, dokuzuncu âyette ise; “Namaza devam ile
namazın muhafazası” beyân buyurulmuştur.
Mü’minûn sûresi, 2’de: “huşûya dikkat” ve Mü’minûn: 9’da
“namazın şeraitine (şartlarına) riâyetle devama dikkat” beyân
buyurulmuştur.
“Şüphe yok ki ben, (evet) ancak ben Allâh’ım; benden
başka ilâh yoktur; öyle ise bana kulluk et ve beni anmak
için namaz kıl!” (Tâhâ s. 14)
Namazı kalble, dil ile ve bütün’ a’zâ ile (yapılan) ibâdetleri
kapsayan en fazîletli ibâdet olduğuna bu âyet-i celîlede işâret
buyrulmuştur. (Yine bu âyetlerde) namazın şânına özen göstermek
gerektiğive i’tinâ (ile kılınması gereken) en fazîletli ibâdet
olduğuna işâret vardır.
Peygamber (s.a.v.) Efendimiz: “Kıyâmet gününde muhasebeye
evvelâ namazdan başlanır. Eğer namaz hesâbı
doğru verilirse diğer amellerin de kabûlüne yardımı olur.
Aksi takdirde diğer amellerin muhasebesinde de sıkıntı çeker.”
buyurmuşlardır.
Hadîs-i şerîfte şöyle buyurulmuştur: “Temizliğini tam yapıp
beş vakit namazı sürekli vakitlerinde kılanın namazları
kıyamet günü kendisi için nur ve delil olur.” (İmâm Ahmed)
(Namaz bütün ibâdetleri kendinde toplar. Şöyle ki; Bedenin
zekâtı olması yönüyle, zekât ibâdetine; yeme içme gibi beşeri
hallerden uzaklaşmak yönüyle oruç ibâdetine, bir araya gelip
topluca Cenâb-ı Hakk’a yönelmek yönüyle de hacc ibâdetine
benzer
Yine namazdaki rükû, secde gibi hareketlerle meleklerden
hayvanlara ve ağaçlara kadar bütün mahlûkatın ibâdetleri bir
arada yapılmış olunur.)
(Mahmûd Sami Ramazanoğlu (k.s.), Mûsahâbe 3, 675.s.)