Kuran-ı Kerim’in Şefaatçi Olması

Kuran-ı Kerim’in Şefaatçi Olması” başlıklı yazımızı istifadenize sunuyoruz.

Said İbn-i Süleym (r.a.)’den, Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kıyamet günü Allâh (c.c.) indinde Kur’an’dan daha üstün hiçbir şefaatçi olmayacaktır. Ne bir Peygamber, ne bir melek ne de bir başkası.” (Şerh-uI-ihyâ)

Leâli-Mesnûa” adlı kitapta Bezzar (rh.a.)’den zayıf olmayan şöyle bir hadis nakledilmiştir: “İnsan öldüğü zaman ev halkı onu yıkama ve kefenleme işleriyle uğraşırlar. Cenazenin başında sevimli ve güzel yüzlü bir adam belirir. Kefen sarıldığında o kişi, kefen ve ölünün göğsü arasında durur. Ölü gömülüp halk dönmeye başladıklarında Münker ve Nekir adlı sual melekleri gelir. Ölüyü sorgulama işini rahatlıkla yapmak için o şahsın ölüden ayrılmasını isterler. Fakat o der ki; “Bu benim arkadaşımdır, dostumdur. Onu asla yalnız bırakamam. Siz sorgu sual için emredildiyseniz görevinizi yapınız. Ben onu Cennet’e sokuncaya kadar ondan ayrılamam.” Sonra arkadaşına dönerek, “Ben senin bazen yüksek sesle, bazen de sessizce okuduğun Kur’an’ım. Sen endişe etme, Münker ve Nekir’in suallerinden sonra artık sana hiçbir üzüntü yoktur.” der. Onların suallerinden sonra o kişi (kıyamete kadar istirahat etsin diye) arkadaşına Mele-i Âlâ’dan ipekten yapılmış içi misk dolu olan yatak vs. getirir.”

Câbir (r.a.) Resûlullâh (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu nakletmiştir: “Kur’an şefaati kabul edilmiş olan bir şefaatçidir. Davası tasdik edilen bir davacıdır. Kendisine tâbi olanı Cennet’e götürür. Onu arkaya atanı da Cehennem’e düşürür.”

Kişi Kur’an-ı Kerim’le devamlı meşgul oldukça Yüce Yaratan’ın lütufları da daima ona yönelir durur. Allâhü Te’âlâ lütfuyla Kur’an’ı cümlemize şefaatçi eylesin, bize karşı davacı ve hasım eylemesin.

(Zekeriya Kandehlevi, Amellirin Fazîleti)