Resûlullah (s.a.v.) bir hutbe irâd ederek şöyle buyurdu:
“Hayatta, ancak dinleyen, tatbik eden, konuşan bir âlim
için hayır vardır. Ey insanlar! Siz sulh ve sükûn zamanındasınız.
Zaman çabuk geçmektedir. Görüyorsunuz ki,
gece ve gündüz, her yeniyi çürütür, her uzağı yaklaştırır,
her vaadedileni gerçekleştirir. Öyleyse büyük meydanda
cihâd için hazırlanın.” Mikdad: “Ey Allâh’ın Resûlü (s.a.v.)!
Hüdne nedir?” dedi. Hz. Peygamber (s.a.v.): “Hüdne, belâ ve
imtihandır. Karanlık gecenin parçaları gibi, karanlık meselelerle
karşılaştığınız zaman Kur’ân’a yapışın. Çünkü
Kur’ân şefâati kabul olunan bir şefâatçi, sözüne inanılan
bir davacıdır. Kim Kur’ân’ı kendine önder edinirse, onu
cennete götürür. Kim onu arkasına atarsa, onu da cehenneme
götürür. Bütün iyilik yollarının kılavuzu odur. O asıldır,
açıklayıcıdır. Ciddiyetsiz bir şaka değildir. Onun sırtı
ve karnı vardır. Sırtı yakîn, karnı da ilimdir. Denizi derindir,
acaiplikleri tükenmez ve onu anlayanlar ona doyamazlar.
Dosdoğru yol odur. Cinler onu dinlediklerinde “Biz harikulade
güzel bir Kur’ân dinledik. Doğru yola iletiyor, ona
inandık.” (Cin s. 1-2) demekten kendilerini alamadılar. “Onunla
söyleyen doğru söylemiş, onunla amel eden sevap kazanmış,
onunla hükmeden adaletle hükmetmiş, ona uyan
doğru yolda yürümüştür. Onda hidâyet kandilleri, hikmet
nişâneleri ve en büyük hüccet vardır” buyurdu.
Hz. Peygamber (s.a.v.) bir başka hutbesinde: “Ey Dâvud
ailesi, şükredin! Kullarımdan şükreden azdır.” (Sebe s. 13)
âyetini okuduktan sonra: “Kime üç şey verilmiş ise, Dâvud’a
verilen üstünlük ona da verilmiştir. O üç haslet
1- Allâh’tan gizlide ve açıkta korkmak.
2- Öfkeliyken de, sevinçliyken de adaletten ayrılmamak.
3- Fakirlik ve zenginlikte tutumlu davranmaktan ayrılmamaktır.
(Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatü’s-Sahâbe, 3.c., 163.s.)