Hz. Osman (r.a)’in Şam’dan yüz deve yükü buğday kervanı gelmişti. O sırada Medîne-i Münevvere’de kıtlık vardı. Ashâb-ı Kirâm (r.a.e.) Hz. Osman (r.a.)’in kervanının geldiğini, satılık buğdayı olduğunu işittiler. Gidip satın almak istediler. Bir menn’e [1.05 litre hacminde, 875 gram ağırlığında buğdaya] yedi dirhem kıymetinde para verdiler. Hz. Osman (r.a.): “Satmam.” dedi. Sebebini sordular. “Sizden fazla para veren var, kim fazla verirse, ona veririm.” buyurdu. Ashâb-ı Kirâm (r.a.e.) üzülerek döndüler. Hz. Ebûbekir (r.a.)’in huzûruna vardılar.
“Yâ Emîre’l-Mü’minîn! Hz. Osman (r.a.)’in bugün malı geldi, bir ölçek buğdaya yedi dirhem verdik, vermedi. “Sizden fazla veren, sizden daha iyi alıcım var, Ona vereceğim.” dedi. Bu kıtlık zamanında, Muhacir ve Ensâr gibi üstün kimselere vermeyip, daha fazla para istemesi ona yakışır mı?” dediler. Hz. Ebûbekir (r.a): “Siz Osman (r.a.) hakkında kötü düşünmeyiniz, aranızda bir münâkaşa da çıkmamıştır. O Resûlullâh (s.a.v.)’in Me’vâ cennetinde arkadaşıdır. Resûl-i Ekrem (s.a.v.)’in damadı olmak şerefini kazanmıştır. Herhâlde siz onun sözünü yanlış anladınız, Beraber gidelim.” buyurdu. Beraber kalkıp Hz. Osman (r.a.)’in yanına vardılar.
“Yâ Osman! Ashâb-ı Kirâm senin bir sözüne üzülmüştür.” buyurdu. Hz. Osman (r.a.): “Evet yâ Halîfe-i Resûlullâh! Onlardan daha iyi, bire yedi yüz veriyor. Bunlar bire yedi veriyorlar. Biz buğdayı bire yedi yüz verip alana verdik.” buyurdu. Bundan sonra yüz deve yükü buğdayı Medîne-i Münevvere’de bulunan fakirlere dağıttı. Yüz deveyi de kurban etti. Hz. Ebûbekir Sıddik (r.a.): “Ashâb-ı Kirâm’ın, senin sözündeki inceliği anlayamadıklarını önceden sezmiştim.” buyurdu.
Hz. Ebûbekir (r.a.) o gece Resûlullâh (s.a.v.)’i rüyada gördü. Güzel elbiseler giymiş, mübarek başına sarık sarmış, elinde bir demet menekşe ile tebessüm buyurarak bağdan geliyordu. Hz. Ebûbekir Sıddîk (r.a.): “Yâ Resûlullâh (s.a.v.)! Nereden teşrif buyuruyorsunuz?” dedi Server-i âlem (s.a.v.): “Osman bin Affân’ın ziyafetinden geliyorum, çok iyi verdi. Allâhü Te‘âlâ da ona dört yüz yük misk ve anber verdi” buyurdular.
(Şemsüddin Ahmet Sivasi, Dört Büyük Halife, 220-221.s.)