Bir gün Resûlullâh (s.a.v.) tek başına bir dağa doğru gidiyordu. Ebû Cehil beş on kişiyle arkasından gitti. Resûlullâh (s.a.v.)’in üzerine hücûm ettiler. Öldürmek istediler. Fakat yapamadılar. Zîrâ Peygamberlere (a.s.) kırk erkek kuvveti verilmiştir. Bizim Peygamberimiz (s.a.v.)’e ise kırk peygamber kuvveti verilmiştir. Hücum edenler, Resûlullâh (s.a.v.)’in mübarek başını dört yerinden yaralamışlardı. Ashâb-ı Kirâm (r.a.e.) bu durumu haber alınca, hemen oraya koştular. Müşrikler onları görünce kaçtılar. Bu sırada Nebî (s.a.v.)’in amcası Hamza (r.a.) dahâ müslümân olmamıştı. O gün avda idi. Karşısına bir geyik çıktı. Bir ok çıkarıp geyiği vurmak istedi. O sırada geyik dile gelip: “Ey Hamza! Benden ne istersin! Evine git, sana mühîm bir iş düştü.” dedi. Hayret etti. Avlanmayı bırakıp, evine döndü. Kameriye adlı bir câriyesi vardı. Bu câriye yemeğini getirip, önüne koydu. Fakat bir taraftan da ağlıyordu. Hamza (r.a.) câriyesine “Niçin ağlıyorsun?” dedi. “Muhammed (s.a.v.) için ağlarım. Evinde yaralı yatıyor.” dedi.
Hamza (r.a.) bunu duyar duymaz, hiddetle yerinden kalktı! Yayını eline aldı ve Ebû Cehil’in evine doğru yürüdü. Ebû Cehil evinin önünde müşriklerle birlikte oturuyordu. Hz. Hamza (r.a.)’i uzaktan kızgın bir hâlde görünce, dağılıp kaçmaya başladılar. Fakat Hamza (r.a.) yetişip onu yakaladı. Ebû Cehil’in başında yedi tane derin yara açıldı. Hz. Hamza (r.a.) oradan hemen Resûlullâh (s.a.v.)’in huzûruna gitti. Yatıyordu. Yâ Muhammed (s.a.v.)! Düşmânından öcünü aldım. Ebû Cehil’in başını yedi yerden yardım. Resûlullâh (s.a.v.): “Ey amca! Bu işin bana fâidesi yoktur. Eğer îmân edersen o zaman memnûn olurum.” buyurdu. Hamza (r.a.), “Eğer ben îmân edersem, senin gönlün hoş olur mu?” dedi. “Evet” buyurunca, hemen îmân etti. Resûlullâh (s.a.v.) çabuk iyileşip kalktı.
(Mevlânâ Abdürrahmân Câmî, Şevâhidü’n Nübüvve, s.106-107)