Cuma namazı Hicret’ten önce farz kılınmıştı. İlk cuma namazını kıldıran Es‘ad bin Zürâre (r.a.) olmuştur. Pey¬gamber (s.a.v.) ilk cuma namazını Mekke’den Medine’ye hicret esnasında Küba ile Medine arasında beni Sâlim bin Avf’a ait bir vadide kıldırdı. Kılınan her iki cuma namazı da henüz İslâm devleti meydana gelmeden evvel olmuştu ve tabii olarak İslâm şeriatı da hakim değildi. Cuma namazı diğer namazlar gibi bir namazdır. İslâm devletinin oluşu ve şeriatın uygulanması ile hiçbir ilgisi yoktur. Hiçbir âyet ve hadîs veya mezheb cuma namazının bir yerde kılınabilme¬si için İslâm devletinin hakim olmasını veya İslam şeriatı¬nın tatbik edilmesini şart koşmamıştır. Hanefi mezhebinde üç kişi Şafii mezhebinde de kırk kişi küfür diyarı sayılan bir yerde bulunsa yine cuma namazını kılacaktır. Ancak Hane¬fi mezhebinde cuma namazı kılınan yerde Müslümânların emiri veya temsilcisi varsa düzeni korumak için onun em¬riyle olacaktır. Emir yoksa Müslümânların uygun gördükleri bir kimse onlara cuma namazını kıldıracaktır.
Binaenaleyh şu veya bu memlekette cuma namazı kı¬lınmaz deyip halkın inancını bozup sarsmak, kutsal cuma namazından halkı soğutmak doğru değildir. Düşmanın bize yapmak istediği şey de budur. Şu veya bu memleket darü’l-harb de olsa cuma namazını kılmak mecburiyetindeyiz.
Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: “Ehemmiyet vermiye¬rek üç cuma namazı terk eden kimsenin kalbini Allâh (c.c.) mühürler.” (Kütüb-i Sitte, Hakim).
“Cuma namazlarını bırakmaktan vazgeçsinler. Yok¬sa Allâh kalbleri üzerine mühür basar, sonra gafiller¬den olurlar.” (Müslim, Nesâi, Ahmed).
Nebî (s.a.v.)’in iblisi sorguya çektikleri uzun bir hadîs-i şerîflerinde Peygamberimiz (s.a.v.) iblise hitaben sSevgilin kim? diye sormuşlar- iblis cevaben Cuma namazını bıra-kanlar diye cevap vermiştir.
(Halil Gönenç, Günümüz Meselelerine Fetvalar, c.1 s.179-191)