Mervezi Z’ir (r.a.)’den nakleder: Hz. Ömer (r.a.)’in bir bayramda, çıplak ayakla mescide geldiğini gördüm. Hz. Ömer (r.a.): “Essâlâtu” diye bağırttı. Halk toplandıktan sonra Hz. Ömer (r.a.) minbere çıktı. Allâh (c.c.)’a, lâyık olduğu şekilde hamd ve sena ettikten sonra Peygamber (s.a.v.)’e sâlât u selâm getirdi ve: “Ey insanlar! Ben Mahzum oğulları kabilesinde teyzelerime çobanlık yaptığımı hatırlıyorum. Onlar bana bir avuç hurma veya kuru üzüm verirlerdi. Bunun için bütün gün çalışıyordum; hem de büyük zorluklarla” dedikten sonra minberden indi. Abdurrahman b. Avf;
“Ey Mü’minlerin Emîri! Yine bugün nefsini ayıpladın durdun.” dedi. Hz. Ömer (r.a.): “Ey Avf’ın oğlu! Azâb olasıca! Ben nefsimle baş başa kaldım. Bana dedi ki: “Sen Mü’minlerin Emîri’sin. Senden üstün kim olabilir? Ben de ona haddini bildirmek istedim.” dedi.
Hz. Ömer (r.a.) sıcak bir günde çıktı. Abasını başına koymuştu. Onun yanından merkebe binmiş bir köle geçiyordu. Köleye:
“Ey genç! Beni terkine alır mısın?” dedi. Köle hemen merkepten inerek: “Ey Mü’minlerin Emîri, sen bin!” dedi. Hz. Ömer (r.a.): “Hayır! Ben binmem. Sen bin, ben senin terkine binerim. Sen beni yumuşak yere bindirmek, kendin de sert yere binmek istiyorsun.” dedi. Böylece Hz. Ömer (r.a.) gencin terkisine bindi ve öylece Medîne’ye girdi. Halk Hz. Ömer (r.a.)’e bakıyordu.
Hz. Osman (r.a.) halife iken bir katıra binmişti. Nail adındaki hizmetçisini de terkisine almıştı.
Hz. Osman (r.a.) geceleri abdest suyunu kendisi hazırlardı. Ona: “Bazı hizmetçilere söylesen bunu yaparlar!” denildi. Bunun üzerine: “Hayır! Onlardan bunu istemem. Çünkü geceler onların istirahat zamanıdır.” dedi.
Hz. Ali (r.a.): Üç şey vardır ki, onlar tevâzuun başıdır:
1. Kiminle karşılaşırsan önce selâm veren olmak.
2. Meclisin en üst noktası yerine, en alt noktasına râzı olmak.
3. Riyâdan kaçınmak, onu hoş görmemektir.
(Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatü’s-Sahâbe, c.3 s.116-117,123)