Suheyb (r.a.) Medine-i Münevvere’ye geldiği sırada, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in yanında Hz. Ebû Bekir (r.a.) ile Hz. Ömer (r.a.) bulunuyordu. Önlerinde hurma vardı.
Süheyb b. Sinan (r.a.)’in yolda gözleri ağrımış, karnı da son derecede acıkmıştı. Hemen kendini hurmalara attı.
Hz. Ömer (r.a.): “Yâ Rasûlallâh (s.a.v.)! Süheyb’i görmüyor musun? Hem gözü ağrıyor, hem yaş hurma yiyor!?” dedi.
Peygamberimiz (s.a.v.) Süheyb (r.a.)’e: “Hem gözün ağrıyor, hem de yaş hurma yiyorsun ha?!” buyurunca, Süheyb (r.a.): “Ben, onu gözümün ağrımayan tarafıyla yiyorum!” dedi. Peygamberimiz (s.a.v.) gülümsedi.
Hz. Ebûbekir (r.a.) ticaret maksadıyla Busra’ya gitti. Beraberinde Nuayman ve Suveybit b. Harmele (r.a.e.) de vardı. İkisi de Bedir ashâbındandı. Suveybit yemeği idare ediyordu. Nuayman (r.a.) ona: “Bana bir şeyler yedir!” dedi. Suveybit (r.a.) de: “Ebûbekir (r.a.) gelinceye kadar bir şey yok.” deyince, çok şakacı olan Nuayman (r.a.) de kalktı, diğer bir kervanın yanına gitti. Kervanda satılık deve vardı. Nuayman (r.a.), kervancılara: “Benim, Arâb, genç ve güçlü bir kölem var. Satın alır mısın?” dedi. Kervancılar: “Evet, alırız.” dediler. Nuayman (r.a.): “O çenesi güçlü birisidir. Size; ‘Ben köle değilim’ diyebilir. Eğer vazgeçecekseniz şimdiden söyleyin de, bana karşı şımarıklığı artmasın” dedi. Kervancılar “Hayır, biz alırız.” dediler. On genç deve karşılığında onu satın aldılar. Nuayman (r.a.) develeri alıp getirdi ve kervancılara Suveybit (r.a.)’i göstererek: “İşte benim kölem budur.” dedi. Suveybit (r.a.) “O yalan söylüyor. Ben köle değilim.” dediyse de, kervancılar: “Senin böyle diyeceğini biz önceden öğrendik.” dediler. Suveybit (r.a.)’in boynuna bir ip bağlayarak onu çekip götürdüler.
Hz. Ebûbekir (r.a.) geldiğinde durumu ona anlattılar. Hz. Ebûbekir (r.a.) arkadaşlarıyla gidip, develeri geri vererek, Suveybit (r.a.)’i aldı. Sonra Hz. Peygamber (s.a.v.)’e bu olanları anlattılar. Hz. Peygamber (s.a.v.) ve ashâbı, bir yıl boyunca, bu olayı hatırladıkça gülüyorlardı.
Allâh Resûlü (s.a.v.) mütebessim idi. Ancak kahkaha atmaz, çok gülmezdi. “Çok gülme zira çok gülmek kalbi karartır.” (Tirmizî, İbn Mâce) buyurmuştur.
(Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatü’s-Sahâbe, c.3 s.126-127)