Sıhhatini korumak isteyen tokluğa devam etmeyip açlığı kadar yiyerek lezzet bulur. Gücü yettiği kadar aç kalsın, tâ ki aklı saf, göğsü geniş ve kalbi nurlu olsun. Açlıktan sonra yemek yeme âdetine, devam etsin. Zira her hastalığın aslı tokluk, her devanın aslı açlık olduğu tecrübe edilmiştir. Tok iken yemekten kaçınmak muhakkak gereklidir. Zira o israf ve haram olmasının yanı sıra çeşitli hastalıklara vesile olur.
Az yendiği halde hastalık olursa tedaviye uğraşmalıdır. Büyük âlimler bitki ve hayvanların zikrini işitiyordu. Hangi bitkinin zikri vücudun organlarının zikriyle aynı ise o bitki o organ için şifalıdır. Bunu din büyüklerinden başkasının görmesi mümkün değildir.
Bütün çirkin huy ve davranışları peydahlayan ve gönlü cehenneme çeviren, insanın bütün hastalıklarının kaynağı olan aşırı yemek hırsıdır ki, cihan sarayını cana ziyan etmiştir. Açlık zevkini bulan, tokluktan rahatsız olur. Aşırı yiyen sonunda yutulmuş olur. Zira her fazla lokma ruha vurulan bir prangadır. Akıllı olan arpa ekmeği ile kanaat edip az yer. Bir gün bir gecede 250 gramdan 500 grama kadar yemekle nefsini zayıf düşürüp ruhunu kurtarır.Bedenin zekâtı az yemekte ve oruçta, aklın zekâtı az konuşmakta, gönlün zekâtı az uyumakta, kalbin zekâtı tutkusuz çalışmaktadır. Hikmet bilgisi açlıkta bulunur, isyan ve cehalet de tokluktan gelir. 3 şey kalbi karartır: Çok yemek, çok uyumak, çok konuşmak. Az yemek az uyumaya, az uyku da az konuşmaya, az konuşma da kalbin tutkusuz çalışmasına sebep olur. Resûlü Ekrem (s.a.v) Efendimiz buyurmuşlardır ki: “Gündüz beyazlığı ve gece karanlığı içinde ikişer kere yemek ve içmek israf ve hastalıktır”. (Buhari)
(Dr. Aidin Salih, Gerçek Tıp s.52)