Selef-i Sâlihîn, kendilerine dilenci veya misafir gelmeyince: ‘‘Acaba benim ne günahım var ki, kimse gelmiyor’’ derlerdi. Alî (k.v.) ağladı. Sebebini sorduklarında: ‘‘Yedi gündür hiç bir misafir gelmedi. Allahu Teâlâ’nın beni kötü, aşağı kılmasından korkuyorum’’ buyurdu.
Az da olsa verdiği şeyi hakîr görmemeli, gücü yettiği kadar vermelidir. Resûlullah (s.a.v.) ‘‘Yanık bir koyun tırnağı da olsa verip fakiri reddetmeyiniz’’ buyurmuştur. (Buhari, Ebu Davud)
Hasen bin Salih’in (rahimehullah) kapısına yatsı vakti bir dilenci geldi. Elinde yanan bir çıra ile çıktı. ‘‘Sana verecek bir şeyimiz yok. Bu çırayı al da sana bir şeyler verebilecek kimsenin evine, bunun ışığında gidersin’’ dedi.
Yine bir Hadîs-i Şerif’te: ‘‘Yaptığınız mâruf şeyleri küçük görmeyiniz. Bir kardeşinizi güler yüz ile karşılamanız bile yeter’’ buyurmuştur. (Müslim) Mâruf şeyler, Allahu Teâlâ’nın rızâsına uygun söz ve fiillerdir. Müslümanlarla karşılaştığında yüzünü asmayıp güler yüzlü olmak, lütufkâr davranmak, kalplerine sürur vermek lâzımdır. Müslümanların kalplerine sürur ulaştırmak sadakadır (Şerhi Mesâbîh).
Sadakanın çeşitleri vardır. Hepsini ganimet bilmelidir. Yolunu sapıtmış kimselere yol göstermek sadakadır. Yoldan, eziyet veren şeyi kaldırmak sadakadır. Dilinde rekâket olan kimseye, başkasına bir şey anlatırken anlaşılmasında yardımcı olmak da sadakadır. Sadaka diye niyyet edilen her iş sadaka sayılır. Tesbîh, tehlîl ve tekbîrler, haramlardan korunmak için zevcesine yaklaşmak, iki kişinin arasını adaletle bulmak, hayvana yük kaldıran veya indiren kimseye yardım etmek, tatlı söz söylemek hep sadakadır. Adiyy bin Hâtem (r.a.) bildiriyor: Resûlullah (s.a.v.) Cehennemden bahsetti. Sonra yüzünü çevirip ondan üç kere Allahu Teâlâ’ya sığındı. ‘‘Yarım hurma ile de olsa Cehennemden sakının. Eğer bulamazsanız tatlı söz ile ondan korunun’’ buyurdu. (Hâlisa)
(Muhammed Bin Ebubekr , Şir’atül İslam, s.177)