Sabrın fazîleti hususunda, Allâhü Teâlâ sabredenleri birçok vasıflarla nitelemiş ve sabrı, Kur’an-ı Kerim’de yetmiş küsür yerde zikretmiş, birçok hayrı da o sabra bitiştirerek şöyle buyurmuştur: “Biz onlardan, sabrettikleri zaman, emrimizle hidayete ileten imâmlar yaptık.” (Secde s. 24); “Sabretmelerinden dolayı, Râbbinin en güzel kelimesi İsrailoğulları hakkında tamamlanmıştır.” (Araf s. 137); “Muhakkak ki Allâh (c.c.) sabredenlere yaptıkları şeylerin en güzeliyle mükâfaat verecektir.” (Nahl s. 96); “İşte bunlara mükâfaatları, sabretmelerinden dolayı iki defa verilecektir.” (Kasas s. 54) ve “Sabredenlere ecirleri, muhakkak ki hesapsız verilecektir.” (Zümer s. 10) Sabır hariç, her taatın belirlenmiş bir mükâfaatı vardır. Oruç, sabırda olduğu için Cenâb-ı Hâkk, “Oruç benim içindir” buyurmuş, böylece orucu kendisine nisbet etmiştir. Allâh (c.c.) sabredenlerle berâber olduğunu vaadederek, “Sabrediniz, muhakkak ki Allâh (c.c.) sabredenlerle berâberdir.” (Enfal s. 46). Yine Cenâb-ı Hâkk, yardımı sabretmeye bağlayarak, “Evet, eğer siz sabreder ve Allâh (c.c.)’dan ittikâ ederseniz, düşmanlarınız da ansızın size gelecek olurlarsa, Allâh (c.c.) size beş bin melekle yardım edecektir.” (Ali İmrans. 125) buyurmuştur.Yine Allâh (c.c.), sabredenlere vermiş olduğu birçok şeyi, başkalarına vermeyerek, “İşte onlara, Râblerinden mağfiretler ve rahmet vardır. Onlar, hidayete ermiş olanların ta kendileridir.” (Bakara s. 157) buyurmuştur.
(Fahruddîn Er-Râzî, Tefsîr-i Kebîr Mefâtîhu’l-Ğayb, c.4, s.88)