Avrupa sanatının temelleri; mitoloji, esin perileri, ikonografi, felsefe ve estetiktir. İslâm sanatının temelleri ise inanç, ilhâm, rıza-yı ilâhî, belâgat ve bediiyat (estetik)’tir.Osmanlı medreselerinin en esaslı ilimle-rinden olan Belâgat ilmi, Fenni Beyân, Fenni Maani ve Fenni Bedi diye üçe ayrılır. Fenni Bedi, Bediiyat yani bugünkü Estetik bilimidir.İslâm sanatçısı mütevazidir, imzasını bile “Hiç, El-Fakir, El-Aciz” diye atar. Kendisini ilâhî sanatın öğrencisi ve muhatabı olarak görür. İslam sanatında sanatçı yaratmaz. İlâhî güzelliğe ve yaratılışa mazhar olur. Yani ilâhî isim ve sıfatların aynası olur. Güneşin ışıklarını yansıtan su kabarcığı veya ayna gibi kendisi bir hiçtir ama sanat-ı ilâhîye te-celligâh olmuştur.Kendi kaynaklarımız kütüphanelerin toz-lu raflarında saklanırken, biz ise hâlâ şaş-kın şaşkın batı estetiği ve sanat felsefesi ile meşgulüz. Henüz dedelerimizin kitaplarını okumadık. Kültür kaynaklarımız, bilhassa sanat, estetik ve belâgat kitapları yeni yeni günümüz insanına hitap edecek şekilde ya-yınlanmaya başladı.Bize, öğrenciyken Osmanlı sanatkârları-nın çok muhteşem sanat eserleri üretmele-rine rağmen sanatın teorisini yazmadıkları söylendi. Ne de olsa Yörük ve Göçebe Türk-ler sözlü edebiyata sahipti. Ancak hakikat hiç de öyle değil. Kadîm medeniyetimizin kitap-ları sadece İstanbul’da değil, dünyanın her yerinde, kütüphanelerde ve arşivlerde sak-lanıyor. Hatta pek çok ülke kütüphanesinde açık erişim de var.
(Doç. Dr. Rasim Soylu, Zafer Dergisi, 545. Sayı, Mayıs 2022)