Münâfık erkek ve kadınlar dünyada iken kalplerinde küfür olduğu halde imân ettiklerini ilan edenler ve kendilerini insanlara öyle gösterenlerdir. Onlar mü’min görünen, müminlerle birlikte yaşayan, gerçekte ise onlardan olmayan kimselerdir. Mü’minler dünyada iken onların münâfık olduklarını anlamıyorlardı. Bu yüzden de onlarla birlikte yaşıyorlardı ve aralarında çeşitli münâsebetler vardı. Bu onların dünyadaki durumlarıydı. Ahirette ise mü’minler bir tarafta bu münâfıklar ise başka bir tarafta kalacaklardır. Sırat üzerinden geçiş başlayınca münâfık erkekler ve kadınlar, mü’minlerin nurundan faydalanabilmek için koşuşacaklar ancak o anda Allâh (c.c.) mü’minlerle münâfıkların arasını bir perdeyle ayıracaktır. Bu perde müminlerin tarafını nur ve rahmetle doldururken, kâfirlerin tarafını azâba ve karanlığa çevirecektir. Allâh (c.c.) bu sahneyi bizlere şu şekilde tasvir etmektedir: “Münâfık erkeklerle münâfık kadınların mü’minlere: “Bizi bekleyin, nurunuzdan bir parça ışık alalım” diyeceği günde kendilerine: “Arkanıza dönün de bir ışık arayın!” denilir. Nihâyet onların arasına, içinde rahmet, dışında azâp bulunan kapılı bir sur çekilir.” (Hadid s. 13) Böylece Allâh (c.c.) münâfık erkek ve kadınları, mü’min erkek ve kadınların nurlarından ışık alarak yollarını bulmaktan yoksun bırakacaktır. Sıratın üzerinde Allâh (c.c.)’un rahmet ve güveninden yararlanamayacaklardır. O an münâfık erkek ve kadınlar mü’minlere şöyle seslenirler: “Biz sizinle beraber değil miydik?” (Hadid s. 14) Yani dünyada iken bizler sizlerle beraber değil miydik? Zira onlar dünyada imân etmiş gözüküyorlar, dolayısıyla mü’minlerle birlikte oturuyor ve onlarla bir arada yaşıyorlardı. Onlara “Bu dünyada iken böyleydi. Çünkü insan orada gerçekte inanmadığı şeyin aksine inanıyor gibi gözükebiliyordu. İmân etmediği halde imân etmiş iddiasında bulunabiliyordu. Oysa şimdi ahirette zahir ve batın, gizli veya açık hiçbir şey yoktur” denilir. (Muhammed Mütevelli Şaravî, Kuran’da Kıyâmet Sahneleri, s.157-158)