1. Bir kimse Allâh (c.c.)’un varlığını ve birliğini kabul ettiği halde Cenâb-ı Hâkk’ı ulûhiyetine yakışmayacak bir sıfat ile vasfetse kâfir olur. Meselâ, “Allâh (c.c.) Hâyy değildir, ezelî değildir, oğul edinmiştir, bazı varlıklara hulûl eder, sadece hayrın yaratıcısıdır” diyen kimseler Allâh (c.c.)’un varlığını ve birliğini kabul etmekle mü’min olmazlar.
2. Bir kimse Allâh (c.c.)’un varlığını ve birliğini kabul ettiği halde; peygamberliği veya peygamberlerden birisinin peygamberliğini kabul etmezse kâfir olur.
3. Bir kimse Allâh (c.c.)’un varlığını ve birliğini, peygamberliği ve Resûlullâh (s.a.v)’in peygamberliğini kabul etse, bununla beraber, peygamberler hakkında caiz olmayan vasıflardan bir vasıfla peygamberleri vasfetse, kâfir olur. Meselâ, peygamberler hakkında cehâlet, mâsiyet ve yalan gibi vasıfları caiz görse “Muhammedur Resûlullâh” demekle mü’min olamaz.
4. Peygamberler ve Efendimiz (s.a.v) hakkında sabit ve sahih olan asılları kabul ettikten sonra; O (s.a.v) zenci idi, Mekke’de yaşamadı, kırk yaşına gelmeden öldü, kureyşli değildi gibi ifadeler kullansa Efendimiz (s.a.v) hakkında tevâtürle sabit olan vasıfları reddetmiş olduğundan dolayı Efendimiz (s.a.v.)’i yalanlamış olur, bu sebeple de kâfir olur. “Muhammedur Resûlullâh” ikrârıyla mü’min olamaz.
5. Bir kimse müslüman olduğunu izhâr ve ilan ettiği halde; Yahudilik, Hıristiyanlık gibi, İslâm dışı sistemlerden herhangi birisini din olarak kabul etse ya da bunların din olup olmadıkları hakkında şüpheye düşse veya onların mezheplerini, hayat ve din tasavvurlarından herhangi birisini tasvip edip sahih görse, kâfir olur. “La ilâhe illallâh Muhammedur Resûlullâh” ikrârı ile müslüman kalamaz. (Kadı İyaz, Şifa-i Şerif)