Bu kulun vazifesi şudur ki: Evvelâ kibri kalbinden söküp atsın ve kimseye kibir ve gurur satmasın. Sonra hiç kimseye boyun eğmeyip herkese şahsiyetine ve değerine göre tevazu (alçak gönüllülük) göstersin ve kendi kalbinde nefsini herkesten alçak ve zelil görsün.
Eğer bir âlimi görürse bu, benden üstündür, desin. Ben, bunun gibi nasıl olabilirim. Bu benden çok yüksektir. Ben ondan çok aşağıyım desin. Eğer bir cahille karşılaşırsa bunun Cenâb-ı Hakk’a isyanı, cehaletinden olmuşsa benimki ilmimle olmuştur. O halde o, benden özürlü ve üstündür ve ben, ondan daha aşağıyım ve hakirim desin. Eğer yaşça kendinden büyüğüne rastlarsa, bu benden evvel Cenâb-ı Hakk’a itaat etmiştir. Onun için benden üstündür, ben ondan aşağıyım desin. Eğer kendinden küçüğüne bakarsa, ben ondan evvel Cenâb-ı Hakk’a âsi olmuşum. Ben ondan da aşağıyım desin. Eğer kendi yaşdaşıyla karşılaşırsa, ben kendi fena hallerimi bilirim, fakat bununkini bilmem. Belli olan günahlar ise belli olmayandan daha çok tahkir edilmeğe lâyıktır. Bu sebepten bu benden üstündür, ben ondan aşağıyım desin. Eğer bir kâfirle karşılaşırsa, belli değil belki bu kâfirin sonu Müslümân olmaktır ve belki benim sonum onun şimdiki hali gibi olur. Asıl olan, insanın sonudur, bu sebepten ben ondan aşağıyım desin. Eğer bir köpek, bir yılan veya başka bir hayvana bakarsa, bunun Cenâb-ı Hakk’a isyanı yok. O halde buna ne soru var, ne de azâb. Halbuki ben isyan denizine dalmışım, ben hem sorgu hem de azâba hak kazanmışım. Bu sebepten ben bundan daha aşağı ve daha hakirim desin. Bu suretle bütün yaratıkları kendinden üstün ve kendini onlardan aşağı görsün.
(Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz., Marifetname, c. 2. s.51,52)