Ey Müslümân! Acizlik gelip yaşlanmadan önce kusurlarını düzelt! Gaflet uykusundan uyan! Yoksa ölüm kamçısı ile uyandırılacaksın. Hadîs-i şerîfde: “İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar” buyuruldu.
Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’e salavât getirmek Cenâb-ı Hâkk’ın emridir: “Muhakkak ki Allâh ve melekleri, o Peygamber’e salât ederler. Ey îmân edenler! Siz de ona salât edin ve ona teslîmiyetle selâm verin!” (Ahzâp s. 56) Allâhü Teâlâ bu âyet-i kerimede, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in kendi nezdinde ve yüce varlıklar olan melekler katında üstün bir makâmı olduğunu bildiriyor.
Hâmd, övmek ve güzellikle vasfetmektir ki, kemâl sıfatlarla sıfatlanmış Allâhü Te‘âlâ’dan başkasına yapılmaz. Peygamberimiz (s.a.v.) bir Hadîs-i Şerîflerinde: “Elhamdülillâh, şükrün başıdır.” ve “Cenâb-ı Hâkk’ın nimetlerine hamd-ü senâ, insanı nimetin zevâlinden (azalmasından, elden çıkmasından) emîn kılar (korur).” buyurarak hâmdetmenin önemini vurgulamıştır.
Hâdis-i şerîflerde şöyle buyrulmuştur: “Meşru işlerin hangisi olursa olsun, Besmele-i Şerife ile başlanmazsa hayrına ve tamâmına nail olunamaz; o iş bereketsiz kalır.” (Ebû Davûd) “Besmeleyle yenen yemek bereketli olur.” (İbn-i Mace) “Eve girerken Besmele çekilirse, şeytan, “Bu eve girmeme imkân yok” der, dönüp gider.” (Tibyan) “Besmele ile işe başlayanın günâhları af olur.”
Fahr-i Kâinat (s.a.v.) buyurur ki: Hz. Adem (a.s.), hatasının affı için Cenâb-ı Hâkk’a “Yâ Rabbi!, Muhammed (s.a.v.) hakkı için beni bağışla!” deyince, Cenâb-ı Hâkk affetti ve sordu: “Ya Adem, Muhammed’i nereden bildin?” Hz. Adem (a.s.), cevaben: “Ya Rabbi, O zaman ki beni yaratıp ruh verdin, başımı kaldırınca arşın üzerinde: “Lâ ilâhe illallah Muhammedu’r-Resûlullâh” yazılı gördüm ve ind-i ülûhiyetinde (senin yanında) halkın en hayırlısının O olduğunu anladım.” deyince, Cenâb-ı Hâkk: “Evet Yâ Adem! Doğru söyledin, halkın bana en sevgilisi O’dur.
İbn-i Abbas (r.a.) şöyle demiştir: Beş şey unutkanlığı arttırır: 1. Ekşi elma yemek, 2. Durgun suya bevletmek, 3. Ense tarafından kan aldırmak, 4. Karıncaları toprak içine gömmek, 5. Kabir levhalarını çok okumak. Beş şey göz nurunu arttırır: 1. Mushafa bakmak (okumak), 2. Âlimlerin yüzüne bakmak, 3. Dostların yüzüne bakmak, 4. Yeşilliklere ve akarsuya bakmak, 5. Ana, baba yüzüne bakmak.
Nebî (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: “Cennet’te öyle odalar vardır ki içi dışından, dışı içinden görülür. Allâhü Teâlâ onları, sözü yumuşak söyleyenlere, yemek yediren, oruca devam eden, insanlar uykuda iken gece namâz kılanlara hazırlamışdır.” buyurmuşlardır.
Kur’ân-ı Kerîm’de: “Resûlümün size getirdiklerini alınız, men’ettiklerinden sakınınız” (Haşr s. 7) buyruluyor. O halde Peygamberimiz (s.a.v.)’e uymak farzdır, lâzımdır. Yukarıdaki âyet-i kerîme Resûlullâh (s.a.v.)’e dış görünüşte ve içte aykırı hareket etmeği yasaklamaktadır.
Selef-i Sâlihîn (r.âleyh) sükût etmeyi ve dinlemeyi konuşmaktan üstün tutarlardı. İnsanlar arasında meşhur olmamayı, ismi ve resmi bilinmemeyi, ismi her yerde duyulmaktan, meşhur olmaktan şerefli sayarlardı. Birisinin sorusuna bir kardeşinin fetvâ vererek kâfi gelmesini temenni ederlerdi.
Sahabe, müslüman olup, Resûlullâh (s.a.v.) ile arkadaşlık eden veya kısa da olsa, onu gören veya onu görüp imân üzere ölen kimsedir. Ehl-i Sünnet uleması, istisnasız bütün Ashâb (r.a.e.)’in adalet ve sadakâtine ittifâk etmiştir.
İlim yolu bunun sevâbını bilmeyen câhillerin aldandıkları ve insanların ayaklarının kaydığı bir yoldur. Maddî bir karşılık beklemeksizin, sadece Allâh (c.c.) rızasını ve âhireti kazânmayı düşünerek, kendine lâzım olan faydalı ilme çalışmak, nafile ibâdet yapmaktan üstündür.
Sünnet, müslümanları hakta ihtilâf etmekten, hevâya uymaktan, şahsî görüşlerin din olarak gösterilmesinden, dalâlet yollarından, şüpheli şeylerden, husûmetlerden korur. Sünnet, Kur’ân-ı Kerîm’i detaylarıyla açıklamak olduğu için belirleyicidir.
Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in emir ve vasiyetlerinden biri; zarurî olan nafile namazlarımızdan daha çok nafile kılmamız hususundadır.
İki cihân saadeti, ancak kendisine uymakla temin edilebilen Nebî (s.a.v.) Efendimiz ayakta su içmemek konusunda bizleri 1400 sene önce uyarmışlar, suyu oturarak besmele çekip su bardağı sağ ele alınarak içmeyi tavsiye etmişlerdir.
Abdestte, Maide suresinin 6. âyeti kerimesinde ifade edildiği gibi üç azânın yıkanması, bir azânın da mesh edilmesi farzdır. Yıkanması farz olan uzuvlar; yüz, eller (kollar) ve ayaklardır. Sahih olan görüşe göre, ellere dirsekler de dâhildir.
Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in bizlere emir ve vasiyetlerinden biri, zengin, mal sahibi kardeşlerimizi bulundukları yerlerin fakirlerine yardım elini uzatmalarını, zekât ve bağışlarını bu yoksullara vermelerini teşvik etmemiz hakkındadır.
Misvâk; kullanımı kolay, yan etkisi olmayan ve ağzı temizlemesinin yanı sıra vücûda pek çok faydası bulunan bir bitkidir. Yapılan araştırmalar, bu bitkinin geçmişte olduğu gibi bugün de alternatifsiz bir diş fırçası olma özelliğini koruduğunu göstermektedir.
Yemeğin öncesinde Besmele çekmek, sonunda hamdetmek sünnettir. Eğer Besmele’yi yemeğe başlarken unutursa, aklına geldiğinde; “Bismillâhi evveluhû vel âhirah” denir. Bismillâh denildiği zamân ses yükseltilir ki berâber bulunanlara da hatırlatılmış olunsun.
Mevlîd-i Şerîf okutmak ancak Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz’i sevmekle olur. Ashâb-ı Kiram (r.a.e.) Efendilerimiz, Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz’i evlerine davet etmeyi büyük devlet bilirlerdi. Her müşkülleri hallolur, hayır bereket artar, evlerine feyz-i ilâhi, rahmet-i ilâhi dolardı.
Efendimiz (s.a.v.)’in emir ve vasiyetlerinden biri, Cuma günü ve gecesinde Kur’ân-ı Kerîm’den Kehf sûresinin okunmasını itiyad (alışkanlık) haline getirmemiz hakkındadır. Kezâ aynı gün içinde Âl-i İmran, Yasin, Hâmîm Dühân surelerini okumamız Efendimiz (s.a.v.)’in emirleri iktizâsındandır (gereğincedir).
E‘ûzü bi’llâhi mine’ş- şeytâni’r- racîm. Bi-smi’llâhi’r- rahmâni’r- rahîm. Selâmün ‘aleyküm ketebe rabbüküm ‘alâ nefsihi’r-rah-meh. Selâmün aleyküm bi mâ-sabertüm feni‘me ‘ukbe’d-dâr. Selâmün aleykümü’dhulû’l- cennete bi mâ-küntüm ta‘me-lûn.