Cenâb-ı Hakk her hayırlı işe besmele ile başlanmasını
emir buyurmuştur. Bu husus müteaddid âyet-i celîlelerde
beyân olunmuştur. Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz de: “Her
hangi bir hayırlı işe eğer besmele ile başlanmazsa o iş
ebter olur” yani sonu hayır ile tamamlanmaz ve bereketli olmaz
buyurmuşlardır.
Rûhu’l-Beyân tefsîrinde naklolunur ki: “Fir’avun henüz
ulûhiyet dvasında bulunmadan önce sarayının kapısına
“Bismillah’’ yazdırmıştı. Hz. Musa’ya îmân etmediği için Hz.
Musa Cenâb-ı Hakk’a: “Ya Rabbi ben onu dâ’vet ediyorum
ama onda bir hayır görmüyorum” diye yakındığında Cenâb-ı
Hakk: “Her halde sen onun helak edilmesini istiyorsun. Ve
sen sâdece onun küfrünü görüyorsun, ben ise onun kapısına
yazdırdığı yazıyı da görüyorum.” buyurdu.
Kim besmeleyi kalbine bir ömür boyu dilinden düşürmemek
üzere nakşederse rahmete lâyık olur. Cenâb-ı Hakk
Fir’avun’a Fir’avun olduğu halde sarayının kapısına bir besmele
yazdırdığı için bu kadar mühlet veriyor. Onu kalbine
yazan bir mü’minin ne kadar güzel lütuflara mazhar olacağı
açıktır. Duasına da muhakkak surette icabet olunur. Kulun
duasına icabet olunması için ilk şart; helâl lokma ile ıslâh-ı
bâtın eylemek, son şart ise ihlâs ve huzûr-ı kalbdir. Yani
Cenâb-ı Hakk’a lâyıkıyle yönelmektir. Eğer ağıza konulan
lokma helâl değilse o kimsenin ihlâslı ve huzurlu olması,
mâsivâyı terk edip Hakk’a yönelmesi zorlaşır. Evvelâ bunlara
dikkat etmesi lâzımdır.
Resulullah (s.a.v.)’in bizlere vasiyetlerinden biri de yiyip
içtiğimiz vakit yemeğin başlangıcında besmele çekmemiz
hakkındadır. Çünkü, Allâh (c.c.)’u anmadan yenilen her şey
ölü hayvan yemek gibidir.
Kur’an’da şöyle buyurulur: “Üzerlerine Allâh’ın ismi
anılmayanlardan yemeyin.” (En’âm s. 121) Böylece Allâh
(c.c.) ile birlikte bulunur ve bu nimetlerin devamlılığını ve
hayrını elde etmiş oluruz.
(Mahmûd Sâmi Ramazanoğlu (k.s.), Musâhabe 2, 9.