Efendimiz (s.a.v.)’in bizlere vasiyetlerinden biri, bizlerden bir şey isteyen müslüman bir kimseye karşı cimrilikle değil, el açıklığı ile davranıp, bu isteğini karşılamamız hakkındadır. Yüce Peygamberimiz (s.a.v.)’in ve onu izleyen imâmların ahlâk ve sıfatları ile ahlâklanmak, ancak böyle mümkün olur. Ancak uyarıcı ve yol sahibi bir şeyhin eliyle bir kimse, bu âhdi yerine getirebilir. Kendisini dünya sevgi ve bağlantısından ve dünyanın insanı etkileyen o lezzet ve şehvetlerinden, bu yolu izlediği takdirde kurtarabilir. Bir hadis-i şerifte anlatılır: Efendimiz (s.a.v.) şöyle duâ ederlerdi: “Ey Allâh’ım, cimrilik ve tembellikten sana sığınırım.” (Müslim) Şu hadîsi anlatır: “Cimrilikten sakınınız. Cimrilik sizden önce gelenleri yok etmiştir. Öyle bir duruma gelmişlerdi ki, bu uğurda kanlarını döktüler. Günâh olan fiil ve yasakları kendilerine helâl kıldılar.” (Müslim) Başka bir hadîste: “Cimrilikten sakının. Sizden önce gelenleri, cimrilik kötülüklere sürüklemişti de, sıla-i rahmi kesip koparmışlar, günah işleri kendilerine helâl kılmışlardı.” (İbn Hibban) buyurulmuştur. Diğer bir rivayette ise: “İnsan için en yaman şer, üzüntüye sevk eden aşırı mal hırsı ve şiddetli korkudur.” (Ebû Davud) buyurulmuştur. Resûlullâh (s.a.v.) hadis-i şerfilerinde şöyle buyurmuşlardır: “Bir kulun kalbinde cimrilikle (aşırı mal hırsı ile) imân, hiçbir vakit yan yana gelip, birleşemez.” (Nesaî) “Cimri bir kimse Cennet’e giremez.” (Taberanî) “Yalancılar, fesâtçılar, yaptığı iyiliği başa kakanlar ve cimriler Cennet’e giremezler.” (Tirmizî) Allâh (c.c.) en doğrusunu bilir.
(İmâm Şarani, Büyük Ahidler, s.945-948)