1- Doğru bile olsa dilini yemin etmemeye alıştırmalıdır. Kul yemin etmemeyi, nefsinde adet edindiğinde, Allâhu Teâlâ ona bir kapı açar, insanlar arasında heybetli ve muhterem olur.
2- İster şaka, ister ciddi olarak yalandan sakınmaktır. Zira yalan söylemekten sakınmayı dil adet edince, Allâhu Teâlâ, bununla kulun sadrını genişletir. İlmini saflaştırır. Yalan söyleyene yalan söylememesi için duâetmek sevaptır.
3- Belli ve açık bir özrü olmadığı ve verdiği sözü yerine getirmeye gücü yettiği halde, sözünden kaçınmaktır. Çünkü sözünde durmamak, yalan sınıfındandır.
4- Mahlukattan birine lanet ve insanlara eziyet etmekten sakınmaktır. Zira lanet ve eziyet vermekten sakınmak, iyilerin ve sadıkların ahlâkındandır.
5- Kendisine zulmedilse de, insanlardan birine bedduâetmekten sakınmaktır.
6- Ehl-i kıbleden bir kimseye şirk, küfür ve nifak ile asla şahitlik etmemektir. Çünkü bu hal, rahmete yakındır. Yüksek derecelere kavuşturur.
7- Kalpten veya dıştan bir günah işlememek, haramdan korunmak ve bütün uzuvları günahtan alıkoymak gerekir.Zira bu hal, âhiret iyiliklerinden hazırlanacak sevap ile beraber dünyada kalp ve azalar için en güzel amellerdendir.
8- Az ve çok kendine lazım olan yiyeceğini insanlara yüklemekten sakınmaktır. Gerek ona muhtaç olan, gerekse olmayan insanların hepsine yük olmaktan sakınmaktır. Çünkü ibâdet edenlerin şeref ve izzetinin tamam olması ve takva sahiplerinin üstünlüğü bu haldedir.
9- İnsanlara tamah etmeyip, insanların elinde bulunan şeyin onlarda olmamasını istememelidir. Çünkü en büyük izzet, halis zenginlik, faydalı tevekkül bu haldedir.
10- Tevazudur. Tevazu ile, yani alçak gönüllü olmakla, sahibinin derecesi yüksek, Allâhu Teâlâ ve insanlar yanında izzeti tam ve olgun olur.
(Hz. Seyyid Abdulkâdir Geylani (k.s.), Günyet’üt-Tâlibin, s. 477, 478)