Ebû Îsâ Tirmizî’nin (r.a.) Sahihinde, Ebû Abdurrahman bin Muâz-i Cebel ve Ebû Zer’in (r.a.) Resûlullah’tan (s.a.v.) bildirdikleri hadîs-i şerifte: «Nerede olursan, Allâhu Teâlâ’dan kork, takva üzere ol, takva üzere olmayı kendine şiar (âdet) edin, çünkü takva bütün makamları kendinde toplamıştır. Her kötülüğün ardından bir iyilik yap ki, o günâhı yok etsin», yani her günahtan sonra tevbe et ki, günahın mağfiret olunsun buyuruldu. Câbir b. Abdullah’tan (r.a.); Teşrik günlerinde idi. Peygamber (s.a.v.) bize şöyle bir hitabede bulundu: «Ey nâs! Şüphesiz sizin Rabbiniz birdir. Ne arabın acem (arap olmayan) üzerine, ne de acemin arap üzerine; ne kırmızının siyah üzerine, ne de siyahın kırmızı üzerine bir üstünlüğü vardır. Hepinizin babası birdir. Üstünlük takva iledir. Allah katında en iyileriniz Allah’tan en çok ittika (sakınanınızdır) edeninizdir. Haberiniz olsun, tebliğ ettim mi?» Ashab-ı Kiram: Evet, yâ Resûlullah, dediler. Peygamber (s.a.v.) «Öyleyse hazır olan, gaip olana ulaştırsın!» (Beyhakî) İbnü Abbâs’tan (r.a.); «Peygamber (s.a.v.) bir gazadan veya gazaya giden askerleri uğurlamaktan henüz dönmüştü. Hz. Fâtıma’yı çağırıp şöyle dedi: «Ya Fâtıma! Kendini Allah’ın (azâbından) kurtarmaya bak! Çünkü ben de Allah katında senin için faydalı olmayabilirim. Aynı sözleri kadınlarına ve akrabalarına da söyledi. Sonra, Hâşimoğulları ümmetimin en iyisi değildirler. Kureyş de ümmetimin en üstünü değildir. Ümmetimin en iyileri Allah’tan çokça sakınanlardır. Ensar da ümmetimin en iyisi değildir. Zira ümmetimin en iyileri müttakîlerdir. Sizler ancak bir erkek ve bir dişiden üremişsiniz; bir avuç dolusu (hububata) benzersiniz. Hiç birinizin diğeri üzerine takvadan başka bir üstünlüğü yoktur.»
(Taberânî) (Tirmizi, Beyhâki, Tâberânî)