Tac’ul Kısas kitabında diyor ki:  “Mirac gecesinde  Allâhü Teâlâ’nın selâmı, hak peygamberine ulaşınca,   Resûlullah (s.a.v.) bakıp  ümmetini gördü. Selâm şerefine onları da ortak edip: “Esselâmü aleynâ” dedi. Sonra bütün peygamberleri de zikredip: “Ve alâ ibâdillâhis sâlihîn” dedi. Melekler bu büyük hâl ve manzara karşısında hayran kalıp: “Eşhedü en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resûlühü” dediler.  O zaman Allahü Teâlâ: “Habibim, (bu kelimeleri) Mi’râc gecesinin hediyesi olarak ümmetine götür. Namazda bu kelimeleri söyleyene, göklerdeki her meleğe verdiğim sevâbı veririm.” buyurdu. Sonra: “Ey Habibim ne dilersin?” buyurdu. “Yâ Rabbi, günahkâr ümmetlerim vardır, onları bana bağışla” dedi. “Ümmetinden yetmiş binini sana bağışladım. Başka ne istersin?” buyurdu. “Ümmetimi isterim, yâ Rabbi”. “Yetmiş binini daha sana bağışladım; başka ne istersin?” buyurdu. “Ümmetimi isterim, yâ Rabbi” dedi.
Bu Hadîs-i Şerîfi bildiren râvî der ki, yedi yüz defa bu emr-i ilahi geldi, her defasında, ümmetimi isterim dedi. Allahü Teâlâ: “Ey Habibim, bu kadar istiyor musun?” buyurdu. “Yâ Rabbi, bağışlayıcı sensin, isteyen de ben. Ne yapsalar da, kim olsalar da, hepsini bana bağışla” dedi. Allâhü Teâlâ: “Ey Habibim, eğer bütün ümmetini bu gece sana bağışlasam, benim rahmetim ortaya çıkar. Ama senin izzetin görünmez. Bu gece, ümmetinin bir kısmını sana bağışladım. Diğer iki kısmını durdurdum. Yarın kıyamet günü, önce gelen ve sonra gelen bütün insanlar bir yerde toplandıkları zaman, sen ümmetini iste, ben de senin için onları bağışlıyayım. Böylece ümmetinin günâhları, senin şefaatin ile benim rahmetim arasında mağfiret olunsun ve herkes senin benim katımdaki yakınlığını, mertebeni bilsin ve izzetin o gün zahir olsun.” buyurdu.
(Muhammed Rebhami, Riyadün Nasihin, s.111)