Vekîl, vekâlet verenin ihtiyaç duyduğu bütün şeyleri yapmaya
yetkili kıldığı kimsedir. Bu yüzdendir ki insanlar vekâlet
olarak, ihtiyaç duyduğu mahsus ve makûl bütün işleri gerçek
ve bağımsız tek vekîl olan Allâh (c.c.)’ya havale etmektedirler.
İnsanı ilgilendiren bütün işlerde Allâh (c.c.)’ye güvenip
dayanmalı, O (c.c.)’ya sığınmalı ve yalnız O (c.c.)’dan
yardım dilemeliyiz. Zira inananlar, inanmayanlar, iyiler, kötüler,
kuşlar, vahşi ve evcil hayvanlar, her ihtiyaç sahibi Allâh
(c.c.)’ye güvenip dayanır. Yalnız O (c.c.)’ya tevekkül ederler.
Allâh (c.c.)’nun özel ve seçkin dostları, îmanla, dinine
yardım etmekle, sözünü yüceltmekle, düşmanlarına karşı
cihad etmekle, O (c.c.)’yu sevmekle ve emirlerine uygulamakla
Allâh (c.c.)’ye tevekkül ederler. Buhârî’nin naklettiğine
göre İbn Abbas (r.a.): “Hz.İbrahim (r.a.) ateşe atıldığı zaman
‘Hasbünallâhü ve ni’me’l-vekîl’ (Allâh (c.c.) bize yeter. O
(c.c.) ne güzel Vekîl’dir.)” sözünü söylediğini bizlere bildirmiştir.
Buna göre vekîl, koruyan, himâye eden, kefil olan,
adâletli davranan ve yeterli olan anlamlarına da gelmektedir.
Vekîl olan Allâh (c.c.), pek zengindir. Kul, kalbini işlerden
uzak tutmalı, bütün işleri Allâh (c.c.)’ya havale etmeli, bu işlerin
sıkıntı ve zorluklarıyla kalbini meşgul etmemelidir. Yine
de kul bütün bu sıkıntı ve zorluklara rağmen Allâh (c.c.)’dan
çok isteklerde bulunmamalı ve O (c.c.)’nun verdiklerine râzı
olup sabretmelidirler. Zaten eğer insanlar, kendi üzerlerine
düşen bütün vazifeleri yaptıktan sonra, Allâh (c.c.)’ya tevekkül
edip işlerini O (c.c.)’ya ısmarlarlarsa mutlaka muradlarına
nâil olurlar. Şunu da unutmamak lâzımdır ki sırt üstü yatıp
ben işimi Allâh (c.c.)’ya havâle ettim diyenler her saadetten
mahrum kalırlar. Meselâ şu var ki: Çalıştık, toprağa tohum
ektik, mutlaka başak toplayacağız, o iş ister istemez olacak
dememeli, tesiri Yüce Allâh (c.c.)’dan beklemeliyiz. Bu sebepler
birer vasıta hükmünde olup, bütün tesir yine Allâh
(c.c.)’nun elindedir.
(Kurtubi – Beyhaki – es-Sa’di, Esmâü’l-Hüsnâ, 430-435.s.)