Osmanlı sultanlarının yirmincisi ve İslâm halîfelerinin sek¬sen beşincisidir. Şehzâdeliğinde mükemmel tahsil ve terbiye gördü. Kardeşi sultan dördüncü Mehmed Han zamanında sarayda husûsî hocalardan ders aldı. Hattat Tokatlı Ahmed Efendi’den sülüs ve nesih hattını öğrendi.
Sultan İkinci Süleymân Han tahta geçtiğinde, Osmanlı Dev¬leti; Avusturya, Venedik, Papalık, Lehistan, Malta, Toskana ve Rusya ile harb halindeydi. Avusturya cephesindeki işlerin her geçen gün biraz daha kötüye gitmesi üzerine, bütün memleket genelinde seferberlik ilân etmek suretiyle asker toplanması¬na ve ikinci Süleymân Han’ın da teşvik etmek gâyesiyle has¬ta olmasına rağmen sefere çıkmasına karar verildi. Pâdişâh,
7 Haziran’da Sofya’ya kadar gitti. Fakat sıhhati daha öteye git¬meye müsait olmadığı için orada kaldı.
Sofya’dan sonra orduya kumanda eden Serdâr Recep Paşa, ordunun ağırlıklarını Niş’de bırakarak Belgrad’a doğru ilerlemek isterken bir düşman ordusu da Pasarofça’ya doğ¬ru çekilmekte idi. Serdâr bunların üzerine vezir Ömer Paşa’yı gönderdi. Ömer Paşa’nın mağlûbiyeti üzerine bizzat harekete geçtiyse de yenildi. Top ve bütün mühimmat, çadırlar, düşman eline düştü. Bu mağlûbiyet Sofya’da bulunan Süleymân Han’a haber verildiğinde, Sultan teessüründen ağlamaya başlamış ve yanında bulunanlara; “Bir sâdık kulum yok ki ortalığın ahvâlini doğru söyleye.” demişti.
İkinci Süleymân Han kadirşinas, hâlim, cömert ve temkin¬li bir pâdişâhtı. Fakir, muhtaç ve ihtiyâç sahiplerine pek çok ihsânlarda bulunurdu. Saltanat müddeti iç ve dış gailelerle geçti. Bilhassa, Avusturya karşısında alınan mağlûbiyetler do¬layısıyla, herkesin, Rumeli elden çıkıyor diye Anadolu’ya kaç¬tığı sırada, muktedir devlet adamı Köprülüzâde Fâzıl Mustafa Paşa’yı iş başına getirerek, kaybedilen yerleri devlete tekrar kazandırdı.
Memleket içerisinde îmâr faaliyetleri ile de ilgilenen Süleymân Han, kendisi de fener kulesi ile İzmir’de bir câmi inşâ ettirdi.
(Osmanlı Tarihi Ansiklopedisi)