Evliyâ’dan bazıları, Allâhü Te‘âlâ hazretlerinden kendisine
şeytanın insanlara nasıl geldiğini ve insana nasıl vesvese
verdiğini göstermesi için duâ etmişlerdir.
Allâhü Te‘âlâ hazretleri onlara insanı bir billur suretinde
göstermiştir. Buna göre insanın iki omzunun arasında, bir
kuş yuvası gibi simsiyah bir ben bulunmaktadır.
Hannâs olan şeytan domuz suretinde gelir. Filin hortumu
olan hortumu vasıtasıyla, insana iki omzunun arasından gelir,
kalbinin tarafına doğru hortumunu sokar, insana vesvese
vermeye başlar. Bunlar olduktan sonra insan, Allâhü Te‘âlâ
hazretlerini zikretmeye başlar, bunun üzerine şeytan hemen
geri çekilir. Pusuda beklemeye devam eder. Bundan dolayı
şeytana Hannâs” adı verilir.
Mü’minin kalbinde zikrin nuru hâsıl olduğunda, şeytan hemen
geri kaçar. Bu hakikat şu hadis-i şerif ile beyan edilmiştir:
“Şeytan insanoğlunun kalbine nüfuz etmek için istilâ
eder. Lâkin kalp Cenâb-ı Allâh’ı zikredince ümitsiz olarak
geri çekilir. Unutursa istilâ eder.” (Nevâdirü’l-Usûl)
Bu ilâhî sırdan dolayı, Efendimiz (s.a.v.) hazretleri iki omzunun
arasında hacamat yaptırmıştır. (kan aldırmıştır)
Cebrail (a.s.) bunu Efendimiz (s.a.v.) hazretlerine vasiyet
buyurdu. (Bu hacamat) şeytanın, cereyan etme ve gözetleme
yerini daraltır… Çünkü şeytan vesvesesi kanın aktığı
yerlerde (kan damarlarında) hareket edip cereyan eder…
Hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur: “Gerçekten de şeytan
insanın damarlarında dolaşır.” Ve bundan dolayı, Efendimiz
(s.a.v.) hazretlerinin peygamberlik mührü de iki mübârek
omuzlarının arasında olması; Efendimiz (s.a.v.) hazretlerinin
şeytanın vesvesesinden korunduğu (ve ismet sahibi) olduğuna
işârettir…
Zira Efendimiz (s.a.v.) hazretleri buyurdular: “Allâhü
Te‘âlâ hazretleri ona (bana yakın olan bu şeytana) karşı
bana yardım etti ve Müslüman oldu…”
(İsmail Hakkı Bursevi (k.s.), Ruhû’l Beyân Tefsiri, c. 9 s. 606-608)