Kibir, insanın kendi nefsini başkalarından üstün görmesine
ve onları hakir saymasına denir. Güzel ve temiz elbise giymek
ve bunlara sahip olmak kibir değildir. Eğer bunlar, başkalarına
üstünlük ve onları küçümsemek niyeti ile giyilirlerse, o zaman
kibir olur.
İnsan, ilk mayasının ne olduğunu, ölünce bîr cîfeye döneceğini
ve halen bağırsaklarının ne taşıdığını düşünür de ibret
alırsa, hiçbir zaman büyüklenmez, kibirli olmaz. İnsanların kendini
övmesinden de bir gurur duymaz. Zaten yüze karşı başkasını
öğmeyi Peygamberimiz (s.a.v.) yasaklamışlar ve şöyle
buyurmuşlardır:
“Birbirinizi övmekten sakınınız; çünkü o, (arkadaşı bir
nevi) boğazlamaktır. Eğer sizden biriniz kardeşini övmek
zorunda kalırsa, zannımca iyidir, ben Allâh’a karşı hiç kimseyi
temize çıkaramam, desin.”
Rivâyet edildiğine göre, Hz. Ebû Bekir (r.a.) medhedildiği
zaman şöyle derdi:
“Allâh’ım! Sen beni, kendimden daha iyi bilirsin. Ben de
kendimi insanlardan daha iyi bilirim.Allâh’ım! Beni, onların zannettiklerinden
daha hayırlı kıl ve bende bilmedikleri günahları
da bağışla; onların söyledikleri şeyle beni hesaba çekme.”
İnsanın bizzat kendini övmesi ve övülmeyi sevmesi de kibir
sayılan çirkin hareketlerdir. Kesin ifadelerle ne başkasını
övmeli, ne de övülmeyi istemelidir. İblisin isyanına sebep kibir
olmuştur.
Ebû Hüreyre (r.a.)’den, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Cennet ile Cehennem tartıştılar: Cehennem dedi ki:
Bana azılı kimselerle büyüklenenler girer. Cennet de
dedi ki:
Bana zayıflarla fakirler girer.
Yüce olan Allâh Cennet’e şöyle buyurdu:
Sen benim rahmetimsin, seninle dilediğime merhamet
ederim. Sonra Cehennem’e de şöyle buyurdu:
Sen benim azâbımsın, seninle dilediğim kimseye azâb
ederim. İkinizden her biri için dolusu (kadar insan) vardır.”
(İmâm Buhâri, Edebü’l Müfred, 1.c., 555-556.s.)