Hz. Peygamber (s.a.v), köle ve cariyelerini bir müddet sonra âzâd ederdi ve onları kendi hizmetinde kalmak veya başka yere gitmek hususunda serbest bırakırdı.

Vefat ettikleri zaman âzâd edilmemiş hiçbir köle ve cariyesi yoktu. Önce validesinden kendisine kalan Ümmü Eymen (r.a.) adındaki Habeşli cariyeyi âzâd etmişti. Fakat Ümmü Eymen (r.a.) yine hizmetlerinde kaldı.

Sonra Hz. Hatîce (r.ânhâ), Resûl-i Ekrem (s.a.v.)’e Zeyd bin Harise (r.a) adındaki köleyi hediye etti. Resûl-i Ekrem (s.a.v) onu da âzâd ederek, kendisine oğul yaptı ve “Cennetlik bir kadın almak isteyen, Ümmü Eymen ile evlensin” demiş oldukları için, Zeyd (r.a.), Ümmü Eymen (r.ânhâ) ile evlendi ve Usâme (r.a.) adında bir oğulları oldu. Hz. Peygamber (s.a.v.) onu da kendi evlâdı gibi severdi. Baba ile oğul her ikisi Resûl-i Ekrem (s.a.v)’in seçkin ashâbındandı. İkisi de sağlığında serasker olmuşlardı. Ümmü Eymen (r.ânhâ) da mübarek ve uğurlu bir kadındı. Uhud gazasında bulunarak, askerlere su yetiştirir ve yaralılara bakardı. Resûl-i Ekrem (s.a.v.)’in vefatından sonra Hz. Ebû Bekir (r.a.) ve Ömer (r.a.) onu ziyaret ederlerdi.

Süheyb-i Rûmi (r.a.), Musul taraflarından olup, Rumlar oralarını yağma ettikleri zaman onu esir almışlar ve bedevilere satmışlardı. İbn-i Cecı’ân (r.a.) da onlardan alıp, Resûl-i Ekrem (s.a.v.)’e göndermişti. İlk mûslüman olan seçkin ashâbdandı.

Selmân-ı Fârisî (r.a.), İran ahalisinden olup, bir aralık esir düşerek bir Yahudiye satılmış ve Resûlullah (s.a.v) onu esaretten kurtarmıştır. O da mümtaz sahabelerdendir.

Ebû Râji’ (r.a.), Hz. Abbâs (r.a.)’in kölesi olup, onu Resûl-i Ekrem (s.a.v.)’e bağışlamıştı. Hz. Abbâs (r.a.)’in mûslüman olduğunu müjdeleyince, Resûl-i Ekrem (s.a.v.) onu âzâd etti ve yine âzâdlılarından Selmâ (r.ânhâ) ile evlendirdi.

Bunlardan başka Resûlullah (s.a.v.)’in daha birtakım âzâd edilmiş köle ve cariyeleri vardı. Allâh (c.c.) hepsinden razı olsun.

(Ahmet Cevdet Paşa, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, s.325-326)