Hz. Peygamber (s.a.v) Abdurrahman b. Avf (r.a)’a daya narak içeri girdi. Oğlu İbrahim (r.a.), can çekişiyordu. İbrahim (r.a.) vefat ettiğinde Hz. Peygamber (s.a.v.)’in gözlerinden yaşlar aktı. Abdurrahman (r.a) “Ey Allâh’ın Rasûlü! Sen ağlamaktan halkı nehyediyorsun. Müslümanlar senin ağladığını gördüklerinde ağlarlar” deyince, Hz. Peygamber (s.a.v.) ,“Bu bir merhamettir. Merhamet etmeyen bir insana merhamet edilmez. Biz halkı feryad etmekten menediyoruz. Ölen kişide olmayan sıfatları ona vermesinden menediyoruz” dedi ve sonra  “Eğer bu herkesin gittiği bir yol olmasaydı, kesinlikle onun için bundan daha fazla bir üzüntüye dalacaktık. Biz onun için mahzunuz. Göz yaşarır, kalp üzülür. Rabb’imizi kızdıracak bir şey söylemiyoruz. Onun geri kalan süt devresi cennette tamamlansın” buyurdu.
Efendimiz (s.a.v.)’in kızlarından birisi bir adam aracılığıyla Hz. Peygamber (s.a.v.)’e haber verdi ki, bir çocuğu ölmek üzeredir. Hz. Peygamber (s.a.v.) gelen adama “Git ona de ki, Allâh (c.c.) neyi alırsa, o Allâh (c.c.)’ındır. Neyi verirse o da Allâh (c.c.)’ındır. Herşey Allâh (c.c.) katında belli bir müddetledir. Ona söyle ki sabretsin ve Allâh’tan sevap istesin” dedi.
Hz. Ebubekir (r.a.) başsağlığı dilediği kişilere şu şekilde nasihat ederdi: “Sabır, başa gelen musibetleri hafifletir. diğer taraftan ağlayıp sızlamanın da hiçbir faydası yoktur. Ölüm, öncesine oranla en zor, sonrasına oranla da en kolay bir hadisedir. Hz. Peygamber (s.a.v.)’in vefatını hatırlayınız; göreceksiniz her musibet size hafif gelecektir. Allâh (c.c.) musibetlere karşı gösterdiğiniz sabırdan dolayı size büyük sevâp versin”
Hz. Ali (r.a.), oğlu ölen Eş’as b. Kays’a başsağlığı dileyerek şunları söyledi:  “Eğer üzülürsen merhametin gereğini yerine getirmiş olursun. Sabredersen kader senin üzerinde de hükmünü icra eder. Böylece oğlunu unuttuğun gibi sevâp da kazanmış olursun.
(Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, c.3, s.137-148)