Resûlullâh (s.a.v.)’in halasıdır. Oğlu Tuleyb ibn Umeyr Müslümân olunca annesine:
– Ben Müslümân olup Muhammed (s.a.v.)’e tabi oldum, dedi. Ervâ Bint Abdulmuttalib de şöyle dedi:
– Senin yardım ve desteğine en lâyık kimse halaoğlundur (Resûlullâh (s.a.v.)’dir).
Bir gün Tuleyb İbn Umeyr (r.a.):
– Ben, Allâh için, Resûlullâh (s.a.v.)’e gelip onun huzûrunda Müslümân olmanı, onu tasdîk etmeni ve Allâh’tan başka ilâh olmadığına şahâdet etmeni istiyorum, dedi.
Ervâ Bint Abdilmuttalib hemen:
– Allâh’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allâh’ın elçisi olduğuna şahâdet ederim, dedi.
Ondan sonra devamlı Peygamber (s.a.v.)’e yardım eder ve oğlu Tuleyb ibn Umeyr (r.a.)’i ona yardım etmeye ve emrini ye­rine getirmeye teşvik ederdi.
Tuleyb (r.a.), Avf ibn Sabre es-Sehmî’nin Rasûlullâh (s.a.v.)’e sövüp hakaret ettiğini duydu. Bunun üzerine ölmüş bir devenin çene kemiğini alıp Avf ibn Sabre’ye vurdu ve onun başını yardı. Böylece o İslâm’da bir müşriğin kanını akıtan ilk kişi oldu.
Ervâ (r.a.)’e:
– Oğlunun yaptıklarını görmüyor musun? dediler. Ervâ (r.a.):
– Onun günlerinin en hayırlısı dayısının oğluna yardım ettiği gündür, diye cevap verdi.
Tuleyb dayısının oğluna yardım eder. Ondan kanını ve ma­lını esirgemez. Ervâ (r.a.) Medine’ye hicret edip Peygamber (s.a.v.)’e biât etmiştir.
Resûlullâh (s.a.v.) Refîk-i a’lâ’ya gidince Ervâ (r.a.) şu şiiri söylemiştir: “Ey Allâh’ın Resûlü (s.a.v.)! Sen bizim ümîdimizdin. Sen bize iyilik ederdin. Zulmetmezdin. Sanki kalbimin üzerinde Muhammed (s.a.v.)’in adı var. Peygamber’den sonra kabileler bir araya gelmediler. Ne mutlu evlâtlarına İslâmı öğretip de, on­ların İslâm’ın hizmetçileri ve fedaileri olmalarını isteyen fazîletli annelere!”
(Sahabe Hayatından Tablolar, c. 3 s.241-243)