Mevlâna (k.s.) Hazretleri şöyle buyurmuştur: Yüzü yıkanmayan, yani; abdest alıp namaz kılmayan kimse cennete girip de huri yüzü görmez. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz: “Abdestsiz namaz olmaz.” (İbn Mâce) buyurmuştur.
Kulluk etmeyen, abdest alarak yüzünü yıkamayıp da yalnız lokma arayan, cehennemin lokmasıdır.
Burnuna su verdiğin vakit, Gani olan Allâh’tan cennet kokusunu iste.Tâ ki, o koku cennet tarafına çeksin. Çünkü gül kokusu gül bahçesine delil olur.
Namaza gel ve Cenâb-ı Hakk’a tazarru, niyaz eyle diye kulu, her gün beş vakit, müezzin davet eder.
Hazret-i Peygamber (s.a.v.); “Rükû ve secde, Hakk, kapısında vücud halkasını vurmaktır.” buyurmuştur. Her kim (namaz kılarak), o kapının halkasını vurursa, onun için bir devlet ve saadet baş gösterir. Bir kimse rükû’ ve sucud edince, yani; namaz kılınca onun secdeleri ahiret âleminde bir cennet olur. Ey delikanlı; o yüksek yola ilerlemek ümidiyle, mihrab önündeki mum gibi kıyam ederek, daima namaz kıl.
Yine Nebî (s.a.v.): “Bir kimse namazı terk ederse, kıyâmet gününde Allâh’ın huzûruna, ona gazâb ettiği halde varacaktır.” (Bezzar)
“Emanete hiyânet edenin tam îmânı yoktur. Abdesti olmayanın namazı yoktur. Çünkü namazın dîndeki mevkii, başın ceseddeki mevkii gibidir.” (Taberânî)
“Bulutlu günde namazı vaktinde kılmağa sürat edin; zira, namazı terk eden, İslâm nimetine nankörlük etmiş olur.”
“Kim mazeretsiz bir namaz geçirirse, onun ailesi ve malı helâk olmuş gibidir.” buyurmuştur.
“Ey gönül; kirinden, kerahatten temizlen, tembellik etme, çevik ol.”
Cenâb-ı Pir’in burada -tembellik etme- demesi:
Namazlarını kılmaya üşenme, hepsini vaktinde eda et. Onları kazaya bırakma tavsiyesidir. Çünkü farz olan bir vakit namazını özürsüz terk etmek büyük günahtır, Allâh’a karşı isyandır, İslâm nimetine nankörlüktür. Peygamberimiz (s.a.v.)’in yoluna muhalefet ve Kur’ân’ın emrine uymamaktır.
(Hakîki Vechesiyle Mevlanâ ve Mesnevi, s. 90)