İslâm’dan önceki birtakım dînlerde ve inanç sistemlerinde Kurtarıcı Mesih/Mehdi inancı bulunduğu doğrudur. Sadece Yahudilik ve Hıristiyanlık’ta değil, Sümerler’de dahi bu inancın bulunduğu bilinmektedir. Ancak başka dînlerde şu veya bu şekilde bulunması, Mesih ve Mehdi inancının İslâm’a dışarıdan geldiğini göstermez.
Hz. Îsâ Mesih (a.s.)’ın ölmediği, kendisini öldürmek isteyen Yahudilerin elinden Allâhü Te‘âlâ tarafından kurtarılarak göğe çekildiği, Kur’ân’ın delaleti ve mütevatir sünnetin açıkça haber vermesiyle bilinmektedir. Mehdi ise Hz. Îsâ (a.s.)’ın gökten ineceğini anlatan rivâyetlerde geçmekte, ayrıca müstakil rivâyetlerde de Efendimiz (s.a.v.)’in soyundan geleceği ve ahir zamanda Ümmet-i Muhammed’in işlerini idâre edeceği, bütün dünyayı adâletle dolduracağı haber verilmektedir. Yeryüzüne dört kişi mâlik oldu. İkisi mümin Zülkarneyn ile Süleyman idi. İkisi kâfir, Nemrud ile Buhtunnasr idi. Beşinci olarak, benim evlâdımdan biri yeryüzüne mâlik olacaktır.) (İ.Süyuti)
Mesih ve Mehdi ile ilgili rivâyetlerin yer aldığı hadîs kitaplarının ve itikadî metinlerin vücuda getirildiği zaman dilimine baktığımızda şunu görüyoruz: İslâm bütün izzet ve ihtişamıyla bölgesinin ve hatta dünyanın her bakımdan en güçlü devletidir. Yahudi ve Hıristiyanlar ancak “zimmî” statüsüyle İslâm devletinde yaşayabilmektedirler. Müslümânların “hakim”, diğerlerinin “mahkûm” olduğu bir zaman diliminde derlenen eserlere herhangi bir yabancı unsurun, üstelik de “itikadî bir kabul olarak” girmesi bu şartlar altında mümkün değildir
Diğer dîn ve inanç sistemlerindeki Mehdi ve Mesih inancının genellikle toplumun zayıf düştüğü, insanların her şeyden ümîd kesip çaresizlik içinde bir “kurtarıcı” beklediği durumlarda baş gösterdiği bilinmektedir. Oysa yukarıda da söylediğimiz gibi bu konudaki rivâyetlerin derlendiği dönemde Müslümânlar izzet ve şehametin zirve dönemlerinden birisini yaşamaktaydı. Böyle bir durumda kim, niçin “kurtarıcı” beklesin ki?!
(Semerkant Dergisi-Aralık 2006)