İmâm-ı Ahmed İbn-i Hanbel (r.a.)’ın Ebû Katâde (r.a.)’den rivâyetleri şöyledir: “Resûlullâh (s.a.v.) abdest alıp Sukya evleri yanındaki taşlık yerde Sa’d (r.a.)’in arazîsinde namaz kıldılar ve sonra: “Yâ Rabb! Halîlin, kulun ve Peygamberin İbrâhîm (a.s.), Mekke halkı için sana duâ etti. Senin kulun ve Peygamberin olan ben Muhammed de Medîne halkı için, İbrâhîm (a.s.)’ın sana Mekke halkı için ettiği duâ gibi duâ ediyorum. Yâ Rabb! İbrâhîm (a.s.)’ın lisânıyla Mekke’yi harem kıldığın gibi, ben de Medîne’nin iki kara taşlığı arasındaki bölgeyi hürmete lâyık kılıyorum.”
Müslim (r.h.) ve diğerlerinin rivâyetlerine göre Hz. Âişe Sıddîka (r.anhâ) der ki: Resûlullâh (s.a.v.) şöyle duâ ettiler:
“Yâ Rabb! Medîne’yi bize Mekke’yi sevdiğimiz gibi veyâ daha fazla sevdir. Bizim için Medîne’nin havasını düzelt, ölçüyle ve tartıyla satılan şeyleri bize bereketlendir. Hummâsını da Cuhfe’ye gönder.” (Denildi ki Resûlullâh (s.a.v.)’in Medîne’deki hummânın Cuhfe’ye taşınması için duâ etmeleri oranın Yahûdîlerin yurdu olduğu içindir.)
Buhârî ve Müslim (r.h.), Enes (r.a.)’ın, Resûlullâh (s.a.v.)’in: “Yâ Rabb! Mekke’ye lutfettiğin bereketin iki mislini Medîne’ye ihsân eyle.” diye duâ buyurduklarını rivâyet ettiler.
Ebû Hureyre (r.a.), Resûlullâh (s.a.v.)’in şöyle buyurduklarını rivâyet etmiştir: “Medîne’nin mihnet ve sıkıntılarına sabreden kimseye, şübhesiz ki kıyâmet gününde şefâatçi olur; (yâhûd) şâhid olurum.” Bu hadîs-i şerîfi, Müslim (r.h.), Ebû Saîd (r.a.)’den “Müslim olması şartıyla, ben ona şefâatçi olurum.” ziyâdesiyle rivâyet etmiştir.
Müslim (r.h.)’ın rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte Sa’d (r.a.), Resûlullâh (s.a.v.)’in şöyle buyurduklarını rivâyet etmiştir: “Şübhesiz ki ben, Medîne’nin iki kara taşlığı arasında bulunan ağaçların kesilmesini ve av hayvânlarının avlanmasını harâm kılıyorum. İnsanlar bilmiş olsalardı, Medîne kendileri için daha hayırlıdır. Medîne’den yüz çevirerek onu terk eden biri olursa, Allâh ondan daha hayırlı birisini, Medîne’de yerine bırakır. Medîne’nin güçlük ve meşakkatlerine karşı sebât gösterene, kıyâmet gününde, mutlakâ, ben ya şefâatçi veyâ şâhid olurum.”
(İmâm Hâfız El-Münzirî, et-Terğîb ve’t-Terhîb Tercümesi, c.3, s.72-76)