Kur’ân edebi yönden hayranlık uyandırıcı, benzersiz bir
üsluba sahiptir. Öncelikle belirtilmesi gereken Kur’ân’ın her
çağdan, her türlü insan grubuna hitap eden bir anlatıma sahip
olmasıdır. Hiçbir yönden Kur’ân’ın taklidi mümkün olmamıştır.
Allâh (c.c.)’un Kur’ân’ın benzersizliğine dikkat çektiği
âyetlerden bir kısmı şöyledir: “Eğer kulumuza indirdiğimiz
(Kur’ân)’dan şüphedeyseniz, bu durumda, siz de bunun
benzeri bir sûre getirin. Ve eğer doğru sözlüyseniz,
Allâh’tan başka şahitlerinizi (kendilerine güvendiğiniz
yardımcılarınızı) çağırın. (Bakara s. 23) Yoksa: “Bunu kendisi
yalan olarak uydurdu” mu diyorlar? De ki: “Bunun
benzeri olan bir sûre getirin ve eğer gerçekten doğru
sözlüyseniz Allâh’tan başka çağırabildiklerinizi çağırın.”
(Yunus s. 38)
Kur’ân’ın mûcize kelimesi ile nitelendirilmesinin sebeplerinden
biri, yukarıdaki âyetlerde vurgulandığı gibi insan çabası
ile bir benzerinin yazılamamasından kaynaklanır. İşte bu
imkansızlık ne kadar büyük olursa, mûcize de o denli büyüktür.
Dolayısıyla Kur’ân’ın üslûbunun yüzyıllardır milyarlarca
insan arasından, tek bir kişi tarafından bile taklit edilemez
oluşu, mûcizevi yönünün ispatlarından biridir.
F. F. Arbuthnot, The Construction of the Bible and the Koran
(İncil ve Kur’ân’ın Yapısı) adlı kitabında, Kur’ân hakkında
şu yorumda bulunmuştur: Edebi bakış açısıyla değerlendirildiğinde,
Kur’ân en saf Arapçaya örnektir. Dilbilimcilerin bazı
durumlarda Kuran’da kullanılan belirli kalıp ve ifâdelerle uyuşacak
kurallar kullandıkları ve Kur’ân’a eş bir çalışma üretmek
için birçok denemede bulunmalarına rağmen, henüz
hiçbirinin bu konuda başarılı olmadıkları bildirilmiştir.
Kur’ân’ın anlatımında kullanılan kelimeler hem anlam bakımından,
hem de üslubun akıcılığı ve etkisi bakımından son
derece özeldir. Ancak Kur’ân’ın Allâh’ın emir ve yasaklarını
bildirdiği kutsal bir kitap olduğuna îmân etmek istemeyenler,
çeşitli bahaneler öne sürerek inkâra yönelmişlerdir.
(Arbuthnot, The Construction of the Bible and the Koran, 5.s.)