İmparator Manuel Eskişehir yolunu bırakarak Denizli istikametinde ilerlemekle Selçuklular’ı gafil avlamak ve bizzat payitaht Konya üzerine yürümek gayesini güdüyordu. II. Kılıç Arslan meydan muharebesine girişmeden askerlerin bir kısmını çete haline getirerek düşmanın sağ ve solundan yıpratmağa, köyleri ve iaşe imkânlarını tahribe çalıştı; suları içilmez bir duruma getirdi.
Bizans ordusu Denizli’den çıkarak Menderes yukarılarında Homa ve oradan da Myriokephalon denilen dar ve sarp bir vadiye girdi ve Sybrize denilen çıkış yerinde sultanın kurduğu pusuya düştü. Böylece II. Kılıç Arslan plânında -muvaffak olarak büyük Bizans ordusunu 1176 Eylülünde (572) dar bir geçitte pusuya düşürerek yakaladı. Bizans ordusu uçurumlarla çevrili bu dar vadide şiddetli bir hücuma uğradı; Türkler Rumları imhaya başladı. Bir yandan geçit kapatıldı; öte yandan da arkada bulunan imparatorun ağırlıkları 50,000 Türkmen tarafından basılarak yağma edildi. Artık kurtuluş çaresi bulamayan Manuel, II. Kılıç Arslan’a sulh teklifinde bulundu.
Kumdanlı (Myriokephalon) zaferi Malazgirt’ten sonra Selçuk ve Bizans tarihlerinde ikinci bir dönüm noktası teşkil eder. Bizanslılar Malazgirt meydan muharebesinin kendileri için nasıl bir darbe olduğunu iyi kavrayamamış ve bu sebeple daima Anadolu’yu istila ümid ve gayretlerini göstermişlerdir. Bu sebeple takriben Malazgirt’ten bir asır sonra, 1176 tarihinde, kazanılan bu büyük zaferden itibaren artık Bizansın bu ümid ve mücadeleleri tamamiyle kırılmış; Bizanslılar bundan böyle daimî müdafaa ve çöküntüde, Türkler de ilerleme ve taarruzda bulunmuş; fetihler birbirini takip etmiş ve I. Haçlı seferinden sonra başlayan buhran devri sona ermiştir. II. Kılıç Arslan zaferden sonra Hâlifeye, komşu hükümdarlarına fetihnâmeler ve hediyeler göndererek zaferi müjdelemiştir. Bu zafer İslâm dünyasında ve hususiyle Bağdad’da bir bayram sevinciyle karşılandı.
(Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s.208-210)