Mümin, gücü yettiği kadar din kardeşinin kusurlarını örtmelidir. Hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur: “Kim bir kardeşinin ayıbını örterse; Yüce Allâh da onun dünya ve ahirette ayıplarını örter. (Müslim, Zikr, 38)
Diğer bir hadiste şöyle buyrulmuştur: “Kim kardeşinin bir ayıbını örterse, sanki canlı olarak toprağa gömülerek
öldürülen bir kız çocuğunu ölmeden hayata döndürmüş gibi sevap alır.” (Ebu Davud, Edeb, 38)
İbnu Sirin (r.aleyh) derdi ki: “Kamil bir insan, din kardeşinin yetmiş tane kusurunu görür; fakat hepsine bir mazeret
arar. Eğer bir özür bulursa, bu ona yeter, bulamazsa: “Herhalde kardeşimin benim bilmediğim bir özrü var ki bunu
işliyor der.” Ebu Yezid Beyazid-i Bistami’ye: “Kiminle arkadaşlık edeyim?” diye sorulunca, şu cevabı vermiştir: “Senden Allâhü Te’âlâ’nın bildiği gizli kusurlarını bildiği hâlde, O’nun (c.c) gizlediği gibi, kusurlarını gizleyen kimse ile arkadaş ol.”
Süfyan es-Sevri der ki: “Bir kimse ile Allâh için kardeş olmak istediğin zaman, ona kız. Sonra, gizlice bir adam
gönder, ona sen hakkında haberler sordur; eğer o senin hakkında hayır söylerse, onunla arkadaş ol.”
Alimlerden birisine: “Kiminle arkadaşlık yapmalı?” diye sorulunca; şu cevabı vermiştir: “Seni gücünün yetmediği
işlerin altına sokmayan ve aranızda hatır koruma sıkıntısını kaldıran kimse ile arkadaşlık yapın.”
Cafer b. Muhammed es-Sadık (r.aleyh) derdi ki: “Bana kardeşlerimin en ağır geleni, kendisi için bir sürü
sıkıntıya girdiğim ve hatırını gözetmek için kendimi zorladığım kimsedir. Onların kalbime en hafif geleni ise, onunla
beraberken, tek başıma olduğum gibi rahat davrandığım kimsedir.”
(Ebû Tâlib El-Mekkî, Kûtu’l-Kulûb, s.358-359)