Zamanımızda İslâm dininden ayrılarak Yahudi ve Hristiyan dinlerine giren hemen hemen yoktur. Ancak durum ve davranışları, inanç ve düşünceleriyle onlara benzemeye çalışanlar da az değildir. Oysa ki bu dinlerden dönerek İslam’a koşanlar, hidayete erenler çoktur. Fakat çağdaş mürtedlerin çoğu kendilerini müslüman olarak görmekte ve hatta inanmaktadır. Halbuki Allâh (c.c.)’un ve Resûlullah (s.a.v.)’in açık ve kesin emirlerine karşı gelip, tevhid akidesi doğrultusunda yaşayanları mürtecilikle suçlayan, İslam’a çöl düzeni, ortaçağda kaldı diyenler, İslam dışı bütün ahlâki ve sosyal gelişmeleri çağın bir gereği olarak görenler, İslami tesettürle alay edip hatta İslam’da şekilcilik yoktur, Allâh (c.c) benim kıyafetime değil kalbime bakar diyenler, hayâ edep ve namusu geçmişin kuruntuları olarak telakki edenler, İslâmi tüm değerlerle alay edenler, İslâm’ın bir kısmına inanıp bir kısmını reddedenler ellerinden geldiği kadar İslâm şeriatına ve düzenine karşıdırlar. Ellerinden gelen gayreti sarfederek kanun ve nizamların himayesine sığınarak İslâm’a giden yolları tıkayıp şerre hizmet edenler, inançlarının gereğini yapanları da hakir gördükleri gibi cezalandırmayı da ihmâl etmezler. Tüm bu cürümleri işledikleri halde hala bizler de müslümanız diyebilmektedirler. Oysa ki bu tür tutum ve davranışlar, düşünceler irtidada sebep olan çağdaş suçlardır.
İslâm inancına hiyanet eden ve dini kuru bir sözcükten ibaret bilmek ve hayatla ilgisinin olmadığını iddia etmek irtidada sebep olan çağdaş suçlardır.
(Mehmed Çağlayan, Ehl-i Sünnet ve Âkâidi, s.275)