Hz. Peygamber (s.a.v.) bir hutbelerinde müslümanlardan bazı grupları hayırla andıktan sonra şöyle buyurdular:
“İçinizden bazı kimselere ne oluyor ki komşularına İslâm’ı anlatıp onlara bildiklerini öğretmiyorlar ve niçin iyiliği emredip kötülüklerden nehyetmiyorlar? Öte yandan bilmeyenler neden komşularından ve bilenlerden sorup öğrenmiyorlar? Allâh (c.c.)’a yemin ederim ki ya sizden bilenler, kendi komşularına öğretip onları bilgi sahibi yaparak iyiliği emredip kötülüklerden menedecek, bilmeyenlerse komşularından sorup öğreneceklerdir ya da onları cezalandıracağım”. Hz. Peygamber (s.a.v.) bu sözlerden sonra minberden inip Hücre-i Saadetlerine gittiler.
Bunun üzerine sahabiler kendi aralarında “Acaba Hz. Peygamber (s.a.v.) bu sözleriyle kimi kastetti?” demeye başladılar. İçlerinden bazıları “Hz. Peygamber (s.a.v.) bu sözleriyle Eşaroğullarını kastetmişlerdir. Çünkü onlar dinde bilgi sahibi kimseler olup komşuları da cahil ve hiçbir şeyden haberleri olmayan göçebelerden ibarettir” dediler. Bu sözler Eş’aroğullarının kulağına gittiğinde bunlar Hz. Peygamber’e (s.a.v.) gelerek “Ey Allah’ın Rasûlü! Sen bir kavmi hayırla yâdetmiş, bizleri ise tehdit etmişsin. Suçumuzun ne olduğunu öğrenebilir miyiz?” dediler. Hz. Peygamber (s.a.v.) de hutbesinde söylediklerini tekrar etti. O zaman Eş’aroğulları “O halde bize bir sene mühlet ver!” dediler. Hz. Peygamber (s.a.v.)  de onlara istedikleri mühleti vererek “İsrâiloğullarından kafir olanlar Dâvud ve Meryem oğlu İsa’nın dilleriyle lanetlendiler. Bu lanetlenmeleri de isyan ettiklerinden ve hadlerini aştıklarından ötürüdür. Yaptıkları fenalıktan birbirini uyarıp menetmezlerdi. Andolsun yaptıkları pek çirkin şeylerdir” (Mâide s.78-79) meâlindeki Âyet-i Kerimeleri okudular.
(Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, c.3, s.448-449)