Îman: Peygamber (s.a.v.) Efendimizin Allâh (c.c.) tarafından getirdiği, tebliğ buyurduğu ve haber verdiği her şeyi “tereddütsüz olarak” kabul ve tasdik etmektir. Çünkü Cenâbı Hakk, Peygamber (s.a.v.)’in söylediği her şeyin Allâh te‘ala tarafından vahiy olduğuna şahâdet eder. “O hevâdan (kendi nefsinden) konuşmaz. O (nun konuşması kendisine) vahyedilenden başkası değildir.” (Necm s. 3-4)
İslâm ise; her ne olursa olsun Peygamber (s.a.v.) Efendimizin tebliğ buyurduklarını kabul etmek ve Allâh te‘âlâya itaat ve teslim olmaktır. İslam kelimesi din anlamına geldiği gibi, şeriat ve millet kelimeleri de bu anlama gelir.
Cebrail (a.s.), Peygamber (s.a.v.) Efendimizden îman ve İslâm’ı sorunca, (s.a.v.) Efendimiz şöyle cevap vermişler: Ebû Hureyre (r.a.) anlatıyor: “Bir gün Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz açıkta oturuyordu. Yanına biri gelip îman nedir diye sorunca, îman: Allâh’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, Âhiret gününe inanman, kadere, hayır ve şerrin Allâh’tan olduğuna îmân etmendir, cevabını verdi. Ya İslâm nedir deyince de; İslâm: Allâh’a ibadet edip hiçbir şeyi ona ortak koşmaman, namazı kılman, farz olan zekâtı vermen, Ramazanda da oruç tutman ve gücün yettiğinde haccetmendir, dedi. Daha sonra ihsan nedir diye sorduğunda ihsan; Allâh’ı sanki görüyormuş gibi ona ibadet etmendir. Eğer sen Allâh’ı göremiyorsan şüphesiz o seni görür, buyurdu.” Hadîs-i şerîfte görüldüğü gibi bazen îman ile İslâm’ın anlamları ayrı ayrı da olabilir, îman kalp ile yapılan tasdik ve İslâm da zâhirde itaat ve inkiyâd demektir.
İmam Ahmed bin Hanbel (r.a.) ve Taberânî (r.a.), Ömer bin Anbese’den sahih bir isnat ile işitmişler ki; “Resûlullâh (s.a.v.) Efendimizden şöyle soruldu: Amellerin hangisi daha efdaldir? Buyurdular ki! Îman.” İmâm-ı Gazâlî bu hadisi özetle şöyle açıklıyor: “İşte bu hadîs-i şerîf, İslâm ile îman kelimelerinin ayrı ayrı manâlara geldiğine ve birbirlerinin diğerine girişik olduğuna delildir. Lügatte kullanılan en uygun vecih de budur. Çünkü îman, amellerden birisi hatta en üstünüdür. Teslimiyet manâsına gelen İslâm ise, ya kalple veya dil ile veyahut da azalar ile güçlenir. Bunların en üstünü kalp ile olan teslimiyet ve iman diye adlandırılan tasdikten ibarettir.”
(Mehmet Çağlayan, Ehl-i Sünnet ve Akâidi, 35.s.)