Üstâdına olan bu muhabbet ve bağlılığını dâimâ arttırarak
devâm ettiren Hazreti Sâmî Efendimiz bütün gün ve gecelerini
hizmet yolunda geçirdiler. Dergâhın temizliğinden ihvânın
her türlü hizmetlerine varıncaya kadar her an Sâmî Efendimiz,
yatalak hasta olan ihvânın da her türlü hizmetlerini seve
seve yaparlardı. Hazret-i Es‘âd Erbilî Efendimizin: “Mâ‘nen bizimle
aynı mertebededir, lâkin bu vazîfe bize verildi” diye ta‘rîf
ettikleri Hüseyin Efendi Hazretleri yatalak olunca: “Bu Zâtın
hizmeti için kim tâlib olur?” diye ihvâna sorarlar. Hemen Sâmî
Efendimiz o Zâtın hizmetlerine koşarlar. Defi hâcetleri dâhil
her hizmetlerini uzun müddet seve seve görürler. Nihâyet
bu hizmetleri sonunda Hüseyin Efendi Hazretleri: “-Evlâdım,
Cenâb-ı Hakk’a niyâz ediyorum; Allâhü ‘azîmüşşân bize ihsân
ettiklerini fazlası ile sana ihsân etsin!” diye duâ buyururlar.
Dünyâ hayatını Nebîy-yi Ekrem (s.a.v.) Efendimizin buyurdukları
gibi: “Benimle dünyânın misâli ağaç altında bir
mikdâr dinlendikten sonra yoluna devâm eden yolcunun
hâline benzer” diye ana rahmi ile kabir arasında bir sefer
olarak görürdü; Hz. Sâmî Efendimiz. Ve bunu uzun bir ömürde
her an tatbîk ettiler. Bir yabancı âlim, Fakire kendilerinin
hâl ve kelâmlarından sordular. O anda hâtırıma gelen şu
hâllerini anlattım:
Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz: “Seferden döndüğünüzde
hanımlarınızın yanına haber vermeden girmeyiniz” buyuruyorlar.
Hz. Sâmî (k.s.) hayatı bir sefer olarak gördüğü için
her yerinden kalkmalarını bir sefer kabûl ediyorlardı. Abdest
almak için lavaboya her gidişlerinde yol zevcelerinin odasından
geçiyordu. Yarım asırdan fazla süren evlilik hayatlarında
bıkmadan, usanmadan, seve seve her defasında zevcelerini
haberdâr ederler, onun “Efendi buyur!” diye sesini duyunca
odaya girer ve diğer tarafa geçerlerdi. Bu hâl altmış küsûr yıl
günde en az on defa devâm etti” deyince yabancı âlim ayağa
kalkarak: “Bu zât Sâhibü’z-zamân’dır. Onun dışında hiçbir velî
sünnet-i seniyyeyi bu kadar derin ve ihâtalı anlayıp tatbîk edemez,
ancak o yapabilir” dedi. El-hamdü li’llâhi rabbi’l-‘âlemîn.