Hz. Ebû Bekir (r.a.) bütün malını İslâm uğruna harcamıştır. Zorluk Seferi olarak anılan Tebük Seferi’ne herkes elinde ne varsa getirerek katkıda bulunmuştu. Resûlullâh (s.a.v.), Hz. Ebû Bekir (r.a.)’e: “Ne getirdin ya Ebû Bekir?” diye sorunca: “Malımın tamamını ya Resûlullâh!” dedi. Resûlullâh (s.a.v.): “Peki ailene, çocuklarına ne bıraktın?” diye sorunca: “Allâh (c.c.) ve Resûlü (s.a.v.)’i bıraktım ya Resûlullâh, yetmez mi?” dedi. Allâh (c.c.) şefaatine nâil eylesin. Âmin.
Hz. Ebû Bekir (r.a.)’ın âlicenaplığına ve Resûlullâh (s.a.v.) sevgisine bir örnek daha verilecek olursa: Hz. Ebû Bekir (r.a.), Mekke’nin fethinden sonra kendisi âmâ olan babası Ebû Kuhâfe’nin elinden tutarak müslüman olması için Resûlullâh (s.a.v.)’in huzûruna getirdi. Resûlullâh (s.a.v.), Hz. Ebû Bekir (r.a.)’i çok sevdiği için, Ebû Kuhâfe de doksan küsür yaşlarında olduğu için Hz. Ebû Bekir (r.a.)’e: “Onu buraya kadar yormasan biz giderdik” buyurunca Hz. Ebû Bekir (r.a.): “Ya Resûlullâh (s.a.v.), onun size gelmesi daha uygun ve evlâdır” dedi. Daha sonra Ebû Kuhâfe, Kelime-i Şehâdet getirip müslüman olunca Hz. Ebû Bekir (r.a.) ağlamaya başladı. Resûlullâh (s.a.v.): “Ya Ebû Bekir, bugün senin için şerefli bir gündür, baban müslüman oldu. Ağlamanın sebebi nedir?” diye sorunca Hz. Ebû Bekir (r.a.): “Vallâhi ya Resûlullâh (s.a.v.), şurada keşke babam Ebû Kuhâfe’nin yerine sizin amcanız Ebû Talib olsaydı. Siz buna çok daha fazla sevinirdiniz, ben onun hâlâ İslâm ile müşerref olmadığını düşünerek ağladım.” dedi. Hz. Ebû Bekir (r.a.) işte böyle bir zât idi. Allâh (c.c.) bize onun yolunda olmayı ve onu hakkıyla sevmeyi nasib eylesin. (Âmin)
(Ömer Muhammed Öztürk, Sohbetler, 2.c., 70-71.s.)