Hırsızlık suçu ve cezâsı âyetlerde şöyle geçmektedir:
“Hırsız erkek ile hırsız kadının irtikâb ettikleri suça bir
karşılık ve Allâh tarafından insanlara ibret verici bir
ukubet olmak üzere ellerini kesiniz. Allâh azîz ve hakimdir
(mutlak galiptir, tam hüküm ve hikmet sahibidir).
Kim yaptığı zulüm ve haksızlıktan sonra tövbe edip halini
ve işini düzeltirse Allâh tövbesini kabul eder; Çünkü
Allâh gafurdur, rahimdir (affı ve merhameti boldur).”
(Mâide s. 38-39)
Kitap ve sünnette erkekler hakkında varid olan bir hükmün
delalet yoluyla kadınlar hakkında da geçerli olmasına
rağmen âyette “kadın hırsızların/sârika” açıkça zikredilmesinin,
bu konunun beyanına fazla itina gösterilmiş ve
caydırıcı olması için kadınlar açıkça zikredilmiştir. Hırsızlık,
başkasının malını gizlice almaktır. Ancak el kesme cezası
verilebilmesi için bazı şartlar gerekir.
Buna göre, hırsızlığın sabit olması için; çalınan malın
muhafaza altına alınmış olması, çalınan malın en az on
dirhem değerinde olması gibi şartlar gerekir. Bunun gibi
daha birçok şart gerekir. Her hırsızın hemen eli kesilmez.
Hırsızlık suçunun cezâsında, el kesmekten maksadın sağ
elin kesilmesidir, çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.)’e bir hırsız
getirildiğinde onun sağ elinin kesilmesini emretmiştir.
Bazı kimseler İslâm’ın hırsızlık suçuna vermiş olduğu
cezanın çok ağır bir ceza olduğu yönünde görüşler ortaya
atarak İslâm dairesinin dışına çıkmışlardır. Oysa ceza
caydırmak için verilir. Bugün hırsızların defalarca hapse konulmasına
rağmen hapisten ilk çıktıklarında yaptıkları şeyin
hırsızlık olduğu açık bir gerçektir. Yani hırsızlık, böyle bir
cezayla değil ancak bu fiili yaparken en büyük yardımcıları
olan elleri kesilmekle bitirilebilir.
Yol kesme, kısas gibi suçlarda da cezanın yapılan fiilin
cinsine benzer şekilde verilir.
(Şeyhülislam Ebûssuud Efendi, İrşadü’l Akl-ı Selim Tefsiri, 2.c., 268.s.)