Hakk: Yüce Allâh’ın mübârek bir ismidir. Her doğru olan
ve değişmeyen şeye de hakk denir. Herkesin meşru bir şekilde
elinde bulundurduğu yetkiye veya mülke de hak denilmiştir.
Her hak karşılığında bir görev vardır. Bir insan hayat
(yaşama) hakkına, namus ve şeref hakkınada sahibdir.
Bunlara hiç kimsenin tecavüz hakkı yoktur. Her insan karşılıklı
olarak bu hakka sahib olduğu için herkes karşısındakinin
hakkını kabul ve ona uygun hareket etmekle görevlidir
ve bu görevleri korumakla yükümlüdür. Bu haklara tecavüz
haramdır, cezâyı gerektirir. Toplum düzenine engel olur.
Hakk hiçbir zaman değişmez. Hakka, kuvvet ve diğer
şeyler üstün gelemez. Geçici olarak kaybolan bir hak, bir
gün dünyada değilse bile ahirette meydana çıkacaktır.
Adalet: Hakka yönelmek, haksızlıktan kaçınmak, her
hakkı sahibine vermeye çalışmaktır. Dünyanın bütün düzeni
ve düzgünlüğü adaletle kazanılır. Yüce Allâh bize adaleti
emrediyor. Onun için insan, her davranışını bir ölçü ve
adalet içerisinde yapmaya çalışmalıdır. Görevinde adaleti
gözetmeyen bir insan, kendisine de, vatanına da, bütün
insanlığa da fenalık etmiş olur. Herhangi bir kimseden haksız
yere bir şey almak zulümdür. Herhangi bir insana veya
hayvana haksız yere eziyet vermek de bir zulümdür. Zulmün
sonucu ise, azâbdır, felâkettir. Bir hadîs-i şerîfde şöyle
buyrulmuştur: “Zulme uğramışın duasından kork; çünkü
onunla Allâh arasında perde yoktur.”
Hazm: Anlayışla yürümek, tedbirli davranmak ve sonucu
bilinmeyen şeylere hemen atılmamaktır. Karşıtı, tedbirsizliktir.
Tedbirli hareket edenler pişmanlık duymazlar. Bununla
beraber hazm (ihtiyatlı bulunmak), bazan kötü kuruntulardan
da ileri gelir. Onun için hazm deyip de teşebbüste tereddüt
ve kuruntuya düşmemelidir. Onun için bir hadîs-i şerîfde
şöyle buyurulmuştur. “Hazm bir kötü zan’dır.”
(Ö. Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali)