Bir kimse çarşı esnafı olup alış veriş yapıyor ise; öncelikle satma, satın alma, alıp verme ve ticari ilişkilerde insanlara karşı nasıl davranacağı konularını öğrenmesi gerekir. Ayrıca, faizli bir muameleye düşmemek için faizin çeşitlerini de öğrenmelidir ki, faizden kaçınabilsin ve kendisini bundan korusun.
Ömer b. Hattâb (r.a.) çarşı ve pazarları sürekli dolaşır, elindeki kırbacı insanlara dürter ve şöyle derdi: “Alış-veriş hukukunu çok iyi bilmeyenler bizim çarşılarımızda alış-veriş yapmasınlar; yoksa, istese de istemese de faiz yemek durumunda kalır!”
Ticaret hükümlerini öğrenen kişi, kendisi için mubah olan ticaret ve sanat dalında faaliyet göstermelidir. Yaptığı işte samimi ve alış-verişinde sadık olmalıdır. Bunları yaparken; sünneti yaşatma, iyiliği emretme, kötülüğe engel olma ve Allah yolunda cihad niyeti taşımalıdır; çünkü hakkıyla alıp veren, samimi ve dürüst muamelede bulunan kişi, iyilik ve takva üzere yardımlaşmakta, düşman ve nefsin haram arzularına karşı cihad etmektedir. Nitekim bir hadîste, bu husus şöyle anlatılmıştır: “Helâl kazanç, cihattan daha fazîletlidir.” (Câmiu’s sağîr)
Katade de şöyle anlatır: Bize ulaşan habere göre, doğru sözlü tüccar Kıyâmet Günü arşın gölgesinde olacaktır.
“Sizden biriniz kendisi için istediğini Müslüman kardeşi içinde istemedikçe (kâmil manada) îman etmiş olmaz.” (Buhâri îman 7; Müslüm îman 71,72; Tırmizi kıyâme 59; Nesai îman 19,33) Alimlerden birisi şu şekilde söylemiştir. “Bir kimse, kendisinin ancak beş lira vererek alacağı bir şeyi kardeşine altı liraya satarsa; bu kimse kendisi için istediği şeyi kardeşi için de istememiş olur. Kendi nefsi için istediğini kardeşi için de istemesi için, bir malı kendisi kaç lira vererek alacak ise, kardeşine de o fiyata satması gerekir (bunu yapmayan kişi, hadis-i şerifte belirtildiği gibi gerçek imanı elde edemez).”
(Ebû Tâlib El-Mekki, Kutul Kulub c.4 s.502,503,505,
Ebü’l Leys Semerkandi,Tenbihül Gafilin s.877)