Hasedin zararının dünyada da dinde de, (âhirette de) sana ait olduğunu bilmelisin. Hased edilen için iki hususta da bir zararı olmadığına, bilâkis faydası olacağına akıl erdirmelisin.
Sana dindeki zararı, Allah’ın (c.c.) kazasına, takdirine razı olmaman, ona kızman ve kullarına böldüğü nimeti beğenmemen, O’nun adaletine baş kaldırman ve bu yüzden Allah (c.c.)’den gelen şeyleri inkâr edip mü’minlerden birine vâcip olan nasihati bırakarak kötü fikir ve fena niyet beslemendir ki, bu haramdır. Dünyadaki zararı ise, gam, keder, üzüntü, nefis daralması (ruhî sıkıntı) dır. Hased edilene bir zararı olmadığı meydandadır. Çünkü senin hasedinle nimet ondan ayrılmaz, günahkâr da olmaz. Ahirette ise senden zulüm gördüğü için bir mazlum olarak fayda görecektir; bilhassa ona karşı olan hasedini söz ve fiile çıkardığın, yani gıybetini yaptığın, onun gizli hallerini meydana döktüğün, sövüp saydığın takdirde. Bütün bunlar onun âhirette faydalanacağı bir takım hediyelerdir ki ona hediye etmişsin. Dünyadaki faydası ise, kendisine düşmanlık eden hasedçinin kötümser ve gamlı kederli olmasıdır. Çünkü halkın en mühim maksatlarından biri de düşmanlarının kötü duruma düşmesi ve üzüntülere kapılmasıdır.
Hasedin ameli yönden ilacı, hasedin gerektirdiği şeyin karşıtıyla nefse teklifte bulunmakla mümkündür. Şöyle ki, hased onu yerme ve kötülemeye sevkedecek olursa, o dilini (hased olunan kimseyi) övmeye zorlayacaktır. Onu tekebbüre sevkedecek olursa, o, hased olunana karşı mütevâzi davranmaya kendini zorlayacak ve özür dilemeyi tasarlayacaktır. Ve hased iyilik ve ihsânda bulunmayı men edecek olursa, o, hased olunana daha fazla iyilik ve ihsânda bulunmayı kendi için lüzumlu sayacaktır. Onu bedduâ etmeye sevkedecek olursa, o hased olunan kimsenin elindeki nimetin artması için duâ edecektir.
Resûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: «İnsanlar hased edişmedikleri müddetçe hayır üzeredirler.» (Taberani)
(İmâm Birgivî, Tarîkat-ı Muhammediyye, s.188)