Alkame (r.a.) “Lâ ilâhe illallâh” diyemeyecek kadar dili tutulup yatağa düştüğünde Resûlullâh (s.a.v.)’e haber verdiler. Alkame (r.a.)’in anası gelip onun iyiliklerinden bahsetti. Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Seninle helâllaşması nasıl?” Kadın şöyle dedi: “Yâ Resûlallâh (s.a.v.) ben ona dargınım.”
“Niçin böyle oldu?” diye soran Resûlullâh (s.a.v.)’e şöyle anlattı: “Hanımını bana tercîh eder, işlerde onun sözünü dinler.” Bunun üzerine Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Anası ona darılmış. Onun için dili tutulmuştur.” Bundan sonra Bilâl (r.a.)’e şu emri verdi: “Git, çok odun hazırla. Gelip onu yakacağım.” Bunu duyan kadın şöyle dedi:
“Oğlumu, gönül meyvemi yakacaksın hâ! Hem de gözümün önünde. Kalbim buna nasıl dayanır?” Bunun üzerine Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Allâh (c.c.)’un azâbı daha zor ve daha devâmlıdır. Eğer Allâh (c.c.)’un onu bağışlaması seni sevindirirse ondan râzı ol. Nefsimi kudreti ile elinde tutana yemîn olsun; ona dargın durduğun sürece namâzı da sadakası da ona faydalı olmaz.”
Bunun üzerine Alkame (r.a.)’in anası:
“Yâ Resûlallâh (s.a.v.), Yüce Allâh’ı, seni ve beni buraya getireni şâhid tutuyorum ki; Alkame’den râzı oldum” deyince Alkame (r.a.)’in dili açıldı ve o gün vefât etti.
Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Ey Muhâcir ve Ensâr topluluğu, her kim karısını anasından üstün tutarsa ona Allâh’ın la‘neti vardır. Onun ne farz ne de nâfile hiçbir ibâdeti makbûl değildir.”
(Ebû Leys Semerkandî, Tenbîhü’l Gâfilîn Bostânü’l-Ârifîn, 132-133.s.)