Haçlı Seferleri 1096-1291 yılları arasında meydana gelmiştir. İlk bakışta dîni nitelikli görünen bu seferlerin temel sebepleri, Türklere karşı destek arayan Bizans’ın siyasi güç kazanma, fakirleştirilmiş Avrupa halkının ekonomik avantajlar elde etme, papalığın ise Ortodokslar üzerinde nüfuz kurma gâyesinden başka bir şey değildi. Haçlı Seferleri, doğu dünyası ve insanlık değerlerini kaybetmemiş Avrupalılar tarafından, nefretle kınanmıştı. Maalesef, bu gün bile bir kritiğe tâbi tutulsa Haçlı Seferleri benzeri çapulcu seferlerine katılacak binlerce insan, yani insanlıktan uzaklaşmış varlık bulunabilir.
Haçlı Seferleri’nin tertipleyicilerinden Pierre Lermit, Tanrı’nın kendisiyle görüşüp İsâ’nın mezarının (Kudüs) Müslümânlardan temizlenmesi gerektiğini ve Müslümânlara karşı savaşılması gerektiğini söylediğini ileri sürüyordu.
Papa, seferlere katılanlara zafer vaat etmişti. İlk dört seferde istedikleri başarıyı elde edemeyenler bu başarısızlığın sebebini papaya sorduklarında ondan, “Sizler günahkâr insanlarsınız; seferlere günahsız kişiler katılmalı.” cevabını almışlardı. Papanın bu yaklaşımı seferlere 12-13 yaşlarındaki çocukların gönderilmesinde etkili olmuştu.
1212’de (V. Haçlı Seferi) Fransa’da Etienne adlı bir Fransız çocuk binlerce çocuğu peşine taktı. Bu çocukların çoğu, daha Italyan lîmânlarına inemeden, uzun yolculuğa dayanamadan öldü. I. Haçlı Seferi’nde Haçlılar, Kudüs’te yaklaşık 40.000 Müslümân’ı katlettiler. Gödofroi de Buygon, Papa II. Urban’a yazdığı mektupta: “Kudüs’te bulunan bütün Müslümânları katlettik; malumunuz olsun ki Süleyman Mabedi’nde atlarımızın diz kapaklarına kadar Müslümân kanına batmış olarak yürüyoruz.” diyordu.
Bu sahnelerin günümüzün çağdaş dünyasında bile aynen sürmesi insanlığın sandığımızın aksine gelişmediğini mi gösteriyor acaba?
Kudüs ve civarını işgal eden Haçlılar altın, gümüş ve değerli taşların peşine düşmüştü. “Müslümânlar kurnazdır, değerli takıları yutarak saklamışlardı.” diyerek öldürdükleri Müslümânların cesetlerini parçalayarak içlerinde değerli takılar arıyorlardı.
(Tarih Mecmuası-Hayat; Yıl: 1965, Sayı: 4, s. 20)