Abdullah b. Abbas (r.a.)’ın şöyle dediği anlatılır:
Resûlullah (s.a.v.) ile Mina’da bulunuyorduk. Yemen’den bir heyet, Resûlullah (s.a.v.)’e geldi ve şöyle dedi: “Analar ve babalar sana feda olsun, bize haccın faziletini anlat.” Resûlullah (s.a.v.) onların bu isteğine: “Olur” diyerek devam buyurdu:
“Kim olursa olsun, hac ve umre niyeti ile evinden çıktığı vakit, adımlarını kaldırıp indirdiğinde ağaç yaprakları nasıl dökülürse, onun günâhları da öylece dökülür. Medine’ye geldiği, selâm vererek benimle musafaha ettiğinde, melekler de selâm verip onunla musafaha ederler. Zülhuleyfe’ye gelip yıkandığında, Allâhü Teâlâ onu, günâhlarından temizler. İki yeni elbise giydiği vakit, Allâhü Teâlâ onun iyiliklerini yeniler. “Lebbeyk, Allâhümme Lebbeyk” (Emrine geldim, Allâh’ım emrine geldim) dediği zaman Rabbi: “Lebbeyk ve sadeyk, sözünü duyuyorum, sana bakıyorum” cümlesi ile karşılık verir. Mekke’ye girip tavaf ettiği, Safa ile Merve arasında sa’y ettiği zaman, Allâhü Teâlâ ona çok hayır ulaştırır. Arafat’ta vakfeye durdukları, seslerini yükselttikleri zaman, Allâhü Teâlâ yedi semânın meleklerine, onları överek gösterir. Şöyle buyurur: Meleklerim, semalarında sakin duranlar, kullarımı görmüyor musunuz? Uzak yerlerden saçları dağınık, toz toprak içinde bana gelmişler. Mallarını harcamışlar, bedenleri yorulmuş. İzzet ve celâlime yemin olsun, onların kötülerini de iyilerinden dolayı bağışlayacağım. Analarından doğdukları günkü gibi, günâhlarını bağışlayacağım. Şeytan taşladıkları, başlarını tıraş ettikleri, Kabe’yi ziyaret ettikleri zaman, Arş’ın içinden şöyle bir nida gelir: Bağışlanmış olarak dönünüz, iyilikler işlemeye bakınız.”
Ebû Hüreyre (r.a.), Resûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu anlatır: “Bir kimse, hacca gider, kötü söz etmez, kötülük işlemezse, anasından doğduğu günkü gibi, günâhlardan arınmış olarak döner.”
(Ebul-Leys Semerkandi, Tenbihül Gafilin, s.569-571)