Cins ve miktarı aynı olan iki şey biri diğeriyle değiştirildiğinde bir taraf için kabul edilen malın fazlasına ribâ veya fâiz denir.
Fetâvâ-yı Zahirî’de yazıyor: Abdullah bin Mes’ûd (r.a.) buyurdu ki: “Alışveriş’e ait fıkhî bilgileri bilmeyen, ister istemez faiz yer.”
Mişkât-ül Mesâbîhde, Gasîlül-Melâike Hanzala’nın oğlu Abdullah (r.a.)’in bildirdiği Hadîs-i Şerîf’te: “Bir kimsenin faizden yediği ve faiz olduğunu bildiği bir dirhem, otuz altı zinadan daha kötüdür.” buyuruldu.
Ebû Hüreyre (r.a.)’in rivayet eylediği Hadîs-i Şerîf’te: “Faizde yetmiş günâh vardır. En küçüğü, annesi ile zina etmiş gibidir” buyuruldu. Yine Ebû Hüreyre (r.a.)’in bildirdiği diğer bir Hadîs-i Şerîf’te de: “Mi’râc gecesi, bir takım insanları bana gösterdiler. Karınları ev gibi idi. İçleri yılan dolu olup, dışardan görünüyorlardı. “Ey Cebrail, bunlar kimlerdir” dedim. “Faiz yiyenlerdir” dedi.” buyuruldu. Bir başka Hadîs’te, Emîr-ül mü’minîn Alî’nin (k.v.) rivayeti ile, buyuruldu ki: “Peygamber efendimiz beş kişiye lânet eyledi. Faizi alana, faizi verene, iki şahidine ve yazan kâtibe.”
Allâhü Teâlâ faiz yiyenler hakkında, “Faiz yiyen kimseler, kendisini şeytan çarpmış olan hâsıl kalkarsa, mezarlarından öylece kalkarlar. Bu halde olmaları, “alışveriş aynen faiz gibidir” demeleri yüzündendir. Halbuki Allâh alışverişi helâl ve faizi (ribâyı) haram kılmıştır. Bundan böyle, kim kendisine, Rabbinden bir öğüt gelip, faiz yemekten sakınırsa, daha önceki faiz ona bağışlanır ve bundan sonra onun işi (affedilişi) Allâh’a âittir. Kim de, haram olan bu faizi, helâl diye yemeye dönerse, işte onlar cehennemliktirler, o ateşte ebedî olarak kalacaklardır.” (Bakara s. 275) buyuruyor.
(Muhammed Rebhami, Riyâdün’-Nâsıhin, s.491)