Ezân-ı Muhammedî, Allâh (c.c.)’un birliğini ve Resûlullâh (s.a.v.)’in hak bir elçi olduğunu bildiren, Mü’minleri ibadete ve bunun neticesinde kurtuluşa davet eden, İslâm’ın sembollerinden biridir.
Resûlullâh (s.a.v.)’in, ezanın sesi güzel kabul edilen müezzinler tarafından okunması hususunda tavsiye ve teşviklerinin olduğu bilinmektedir. Nitekim Resûlullâh (s.a.v.) ezanı, ezan rüyasını gören sahabî Abdullah b. Zeyd (r.a.)’e değil, daha önceden sesinin güzelliğini bildiği Bilâl-i Ḥabeşî (r.a.)’e okutmuştur.
Ebü’d-Derdâ (r.a.) şöyle anlatmıştır: “Hz. Ömer (r.a.) Beytü’l- makdis’i fethettikten sonra yola çıkıp el-Câbiye’ye varınca Bilâl (r.a.) ondan Şam’da kalmasına müsaade etmesini istedi. O da bunu kabûl etti.
Şam’da kalan Bilâl (r.a.) rüyasında Resûlullâh (s.a.v.)’i gördü. Resûlullâh (s.a.v.) ona “Bu ne sevgisizlik yâ Bilâl! Beni ziyâret etme zamanın gelmedi mi?” dedi. Bilâl (r.a.) üzüntü içinde, korkarak ve titreyerek uyandı. Hayvanına binerek Medîne’nin yolunu tuttu. Resûlullâh (s.a.v.)’in kabrine gelince, orada ağlamaya, mezarına yüz sürmeye, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin (r.a.)’ya yönelerek onları bağrına basıp öpmeye başladı. Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin (r.a.) “Senin bu mescîdde Resûlullâh (s.a.v.) için okuduğun ezânını özledik” dediler. Bunun üzerine Bilâl (r.a.) mescîdin damına çıktı ve o günler durduğu yere durdu. “Allâhü ekber, Allâhü ekber” diye ezana başlayınca bütün Medîne titredi. “Eşhedü en lâ ilâhe illallâh” cümlesine gelince Medîne’nin titremesi daha da arttı. “Eşhedü enne Muhammeden Resûlullâh”a gelince, genç kızlar evlerinden (haremlerinden) dışarı çıktılar. Herkes “Resûlullâh (s.a.v.) dirildi mi?” dedi. Resûlullâh (s.a.v.)’in vefâtından sonra Medîne’de hiçbir kadın ve erkek o gün ağladığından daha çok ağlamadı.”
(Eşref Ali et-Tehânevî, Hadislerle Hanefi Fıkhı, c.6, s.294)