Ey kardeşim! Bilmelisin ki, biz ölmek için yaratıldık. Ondan kaçıp kurtulmak imkânı yoktur. Şu Âyet-i Kerîme bu mânâyı aydınlatır: “(Ey Habîbim!) Muhakkak sen de öleceksin; onlar da ölecekler.” (Zümer s. 30)
Bir başka Âyet-i Kerîme’de ise şöyle buyuruldu: “Habîbim de ki: Eğer ölmekten veyâ öldürülmekten kaçıyorsanız, bu kaçmanızın size hiçbir yararı olmayacaktır.” (Ahzâb s. 26)
Bu âyetler de gösteriyor ki, her müslümâna gereken şey, ölüme hazırlıklı olmaktır.
Bu konudaki bir başka Âyet-i Kerîme şöyledir: “… Eğer iddiânızda doğru iseniz, ölümü isteyiniz. Ama onlar, kendi elleriyle önceden yaptıkları kötülükler yüzünden hiçbir zaman ölümü temennî etmeyeceklerdir.” (Bakara s. 94-95)
Allâhü Te‘âlâ bu âyetleri ile bize şu mânâyı anlatır: Doğru olan, ölümü temennî eder. Ama yalancı, kötü amelinden dolayı ölümden korkar. Çünkü sâdık olan îmân sâhibi, ölüme hazırlık yapmıştır. Rabbine iştiyâkı (kavuşma arzûsu) vardır, ölümü onun için ister.
İbn Mes‘ûd (r.a.)’in şöyle dediği rivâyet edilmiştir:
“Hangi nefis olursa olsun; (iyi ve kötü) ölüm onun için hayırlıdır. Eğer iyi kimse ise, Allâhü Teâlâ onun için şu vaadi yaptı: “… İyiler için Allâh katındaki (ni‘metler) daha hayırlıdır.” (Âl-i İmrân s. 198)
Eğer günâhkâr ise, Allâhü Teâlâ onun için şöyle buyurdu: “… Onlara ancak günâhlarını artırmaları için fırsat veriyoruz. Onlara alçaltıcı bir azâb vardır.” (Âl-i  İmrân s. 178)
Enes b. Mâlik (r.a.), Resûlullâh (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu anlatıyor: “Ölüm, mü’minin râhatıdır.”
(Ebû Leys Semerkandî, Tenbihü’l-Ğâfilîn Bostânu’l-‘Ârifin, s.32-33)